banner564

Doğru karar zamanı

 Ortadoğu’da her gün onlarca masum insan ölüyor...

 On binlerce insan doğup, büyüdüğü toprakları terk ederek, başka ülkelere sığınmak için hayatını tehlikeye atıyor...
 Yeni doğmuş bebeklerden, yaşlı insanlara kadar yüz binlerce insan işsizlik, parasızlık, hatta açlık sorunu yaşıyor...
 Suriye ve Irak’tan kaçanlara kucak açan tek ülke Türkiye oldu...
 Yaklaşık 6,5 milyon insan yoksulluk sınırının altında yaşarken, Türkiye; Suriyeli mülteciler için 30 milyar doların üzerinde para harcadı...
 Hala harcamaya devam ediyor...
 İnsan bunları gördükçe güvenlik altında yaşamanın önemini daha iyi kavrayabiliyor...
 Bizler; benzeri sıkıntıları 1963-74 yılları arasında yaşamış insanlarız...
 Babalarımız, analarımız, dedelerimiz, ninelerimiz, dayılarımız, amcalarımız, yengelerimiz çok acılar çekti...
 Uzun yıllar, Türk Kızılayı’nın gönderdiği yiyeceklerle karınlarını doyurdu...
 Bugün eğer rahat ve huzur içinde bir yaşam sürüyorsak bunu en başta her türlü sıkıntıya karşı direnen insanımıza ve Türkiye’nin yardımlarına borçluyuz...

Onlar ne istiyor?.. 

Kıbrıslı Rumlar; eğitim sistemlerinin gereği ve kilisenin izlediği siyaset nedeniyle her şeyin 20 Temmuz 1974 sonrasında başladığına inandırıldıkları için, her fırsatta karşımıza Türk askerinin çekilmesini ve Türkiye’nin garantörlüğünün sonlandırılmasını çıkarıyorlar...
 Böylesi bir talepte bulunurken, hiç olmazsa kendi bölgelerindeki terör örgütlerini bertaraf etmelerini bekleme hakkımız yok mudur?..
 Elbette vardır...
 Ama yapmadılar...
 EOKA-B’yi yerin altında bekletirken, yerin üstüne ELAM’ı çıkardılar...
 Şimdiki durumda bile insanımızın üzerine sopalarla, bıçaklarla saldıran bu teröristlere bir de Meclis’e girme olanağı sağladılar...
 Yunanistan’daki faşist Hrisi Avgi’nin milletvekili, emekli General Avrupa Parlamentosu’nda Türklere “köpekler, barbarlar” diye saldırıyorsa, içlerindeki kini anlamak zor olmasa gerek...
 Hrisi Avgi’nin uzantısı olan ELAM da Kıbrıs’ta Türkler’e karşı saldırıyor...
 “Hele bir Türk askeri gitsin, onlara göstereceğiz” diyorlar...
 Bunu da geçtik...
 Bunca zaman Kıbrıs’ın tamamen silahsızlandırılmasından söz eden Rum liderliği, müzakerelerin bu en kritik döneminde, üstelik garantileri ortadan kaldırma savaşı verirken; diğer yandan Rum Milli Muhafız Ordusu’nu silahlandırma faaliyetlerinin devam ettiğini açıklamakta sakınca görmüyor...
 Savunma bütçesine milyonlarca Euro’luk artış yaparak, sadece karada değil, havada ve denizde güçlenmeye çalışıyor...
 Olası bir çözümden sonra Rum Milli Muhafız Ordusu’nun dağılmayacağı konusunda askerlerine güvence veriyor...
 Kısacası, onlar ne istediklerini bilerek siyaset yapıyor...
 Aralarında bir tanesi dahi çıkıp da, “Ey arkadaşlar! Hem Türk askerini göndermek istiyorsunuz, hem de Rum ordusuna silah alıp, devam edeceğini açıklıyorsunuz. Bu nasıl çelişki?” demiyor...
 Onlar, Türkiye’nin buradan tamamen çekilmesi halinde, Kıbrıs’ta egemenliği çok daha kolay bir şekilde tek başlarına ele geçirebileceklerinden emin bir şekilde siyaset yapıyor...
  Öyleyse; kalıcı bir çözüm isterken, kendimizi de garantiye almak zorundayız...
  Yeni bir maceraya izin vermeden ilerlemeliyiz...
  Buna izin vermiyor ve masaya ‘sıfır garanti’, ‘sıfır asker’ şartı ile oturuyorlarsa, o zaman ‘ikinci formül’ uygulamaya konmalıdır...
  Kadife ayrılık da bir seçenektir... 

YORUM EKLE

banner471

banner473