banner564

Dome Hotel, Mare Monte, Saray Hotel

Çok ilginçtir, Vakıflar İdaresine zamanında bağlı bu  tesislerle ilgili hala spekülasyona dayalı saldırılar yapılıyor. Ama çok ilginçtir ki bu üçlüden, yalnızca Saray Hotel’le ilgili olarak spekülatif yorum yapılmıyor. Halbuki o işletme de devir edildi. 
Üstelik diğerlerinde yaşanan açıklığa dayanmadan bu oldu. Fark bunun,  UBP ağırlıklı hükümet zamanında gerçekleşmesidir. Ancak konuyu bu temelde değil, tarihsel süreçteki gerçekler üzerinden ele alacağım.  Yani, spekülasyonla insanların gözüne kum atarak, sorunu çözümsüz kılmaya katkı değil,  “softa şaşırtmasına “ düşmeden,  esasları ele almak isterim. 
Çünkü uzun bir zamandır Vakıfları ve Merit Gurubu maddi kayba uğradı. Ayrıca toplumunda bir tesis daha kazanma hususuna darbe vuran yaşanmışlıklar var. Şimdi bunları aşacak olan yeni bir sözleşme yapma noktası yaşanırken, bu karmaşa oluyor. Dolayısıyla esas olan sorun çözmek olmalı. Bu esasa bağlı  olarak yazacağım. Bu üç Hotelin, 1974 sonrası oluşturulan ve bir KİT olan Turizm İşletmeleri ve onun amiral gemisi olan Salamis Hotelle birlikte turizm sektörünün Kuzey Kıbrıs’ta gelişmesine bir harç olduğu gerçektir. Ama geniş bir kapsam olduğu için, güncel olana değineceğim. 
2005'te göreve geldikten sonra, yılların sorununu kucağımızda bulduk. Dome, Mare Monte ve Saray Hotel sıkıntı içinde idi. Yıllarca Evkaftan aktarılan kaynaklarla görev zararı karşılanan bu üç tesis, zor durumda idi. Üstelik yakın geçmişte kaybettiğimiz değerli sendikacı Bayram Karaman liderliğindeki Turizm Emekçileri sendikasının ve çalışanların, kimi zaman artış talep etmeyen; hatta maaş, ücret ve özlük haklarının,  işletmeler kurtulsun diye gerilemesine dair antlaşmalar da yapan özverili hallerine rağmen, bu gerçekleşiyordu. Bu hal, sürekli Vakıflar İdaresinin mali desteği ile kısa süreli rahatlamaya giriyor. Sonra daha büyük zararla karşı karşıya kalınıyordu. 
Vakıfların, kendi kaynaklarını böyle değerlendirmesi nedeniyle bu tarihsel kurum, esas görevi olan sosyal ve kültürel alana yeterince kaynak aktaramıyordu. Bu konuyu, 2005 sonrası görevi devir alınca Vakıflar Yönetimine gelen arkadaşlarla masaya yatırdık. Vakıfları esas görevine odaklamak için ne yapılacak? Çalışıldı. Bu çalışma sonucu Dome Hotelin işletmesinin çalışanlara devri ile Mare Monte Hotelin de yatırım yapılması ve işletilmesi ve toplum ekonomisi ile turizm sektörüne yeni kan olarak girmesi için ihaleye çıkılması yolu seçenek olarak gündeme girdi. 
Neden Mare Monte’de farklı yol tutuldu? Çünkü Mare Monte, yapısı nedeniyle 6 ay açık kalıyor ve 6 ay kapanıyordu.  Her altı aylık kapanmadan sonra, sezona hazırlık için ekstra maliyet gerekiyordu. Ayrıca büyük yatırım da gerekiyordu ve Vakıfların da bunu yapabilecek imkanı yoktu. Bu nedenle Mare Monte’nin ihale yoluyla devri gündeme girdi.  Bu plana biz, hükümet olarak, tek bir şartla evet dedik. İhale açık, şeffaf olacak. 
Vakıfların yöneticileri ve Genel Müdürlüğü bu kuralı bütün değerleri ile yerine getirdi. Açılan ihaleyi Merit Gurubu kazandı. İhale açık ve netti. Bu konuya kimse en küçük bir söz dahi ifade etmedi. Daha sonra, bu konu yalnızca siyasi saiklerle karalanmaya çalışıldı.  Peki ihale ile sağlanan kaynak ile Vakıflar ne yaptı? O kaynak ile öncelikle çalışanların ödenmeyen Kıdem Tazminatları ve diğer verecekler ödendi. Açık ve şeffaf ihale ile sonuçlanan bu olaya dönük;  günümüzde İhale Yasasında yapılan ve kamunun, devir ve alımlarının ihalesiz yapılmasını öngören yasaya destek olanların veya sesiz kalanların günümüzde, Mare Monte'nin bu açık ve şeffaf ihalesine dönük yaptıkları spekülasyonlarının  samimi bir tarafı var mı?
Ama beni üzen bir konuda, Açık ve Şeffaf bir ihale ile sonuçlanan Mare Monte olayına, yıllar sonra Vakıflar İdaresinin kurallarını çok iyi bilen, Vakıflar Genel Müdürü Sayın Benter’in “ Mare Monte Ferdi Sabit Soyer’in Başbakanlığındaki Bakanlar Kurulu kararı ile 49 yıllığına devredildi “ diye açıklama yapmasıdır.  Hele bunu, Maraş konusu ile bağdaştırması da samimiyeti ortadan kaldırır. . Çünkü bir zeytin ağacının devri ile uzun vadeli kiralama işine Vakıflar karar verir. Ancak söz konusu kararlar Bakanlar Kurulunun onayına sunulur. Bu onayla birlikte, kimi durumlarda KKTC Meclisi Kararı  onayı da gerekir. Dolayısı ile Bakanlar Kurulu karar vermez. Vakıfın kararlarını onaylar. Yani Sayın Benter’in o açıklaması,  Vakıfların  özerkliğine de darbedir.
 Peki o ihale sonrası ne oldu da sorun bugüne sarktı?  İhaleyi kazanan Merit Gurubu yatırım için kolları sıvayınca, kimsenin bilmediği bir olay ortaya çıktı. Bu ise alanda eski eserlerin olduğu idi. Böylece yapım durdu. Yani ülke pratiğinde gördüğümüz bir gerçeğe ters durum oluştu. Çünkü Merit Gurubu, ülkede başlattığı hiç bir yatırımı sürüncemede bırakmadı ve süratle tamamladı. Bu önemlidir. İster yerli, isterse dış yatırımcı olsun, başlattığı yatırımı geciktiren, sonra devletten destek talep eden bir kısım örneklerin yanında bu önemli bir olaydır. Önemlidir, çünkü kim tarafından yapılırsa yapılsın, ülkemiz reel sektörüne yapılan her yatırım, ülke ekonomisine ve değerlerine katkı sağlayan toplumsal bir zenginliktir. Dolayısı ile her gecikme ciddi kayıptır. 
Ama Mare  Monte’deki gecikmenin nedeni, alanda eski eser çıkması oldu. Bu gecikme nedeniyle Vakıfların ve İhaleyi alan gurubun önemli mali kaybı oluştu. En nihayet, Vakıflar İdaresi ile ilgili yatırımcı, yeni sözleşme için masaya oturdu. Yani bu sorunun aşılma ihtimali doğdu. Şimdi bu sorunun aşılma ihtimali doğar doğmaz, olayı sabote etmek için başkalarının üzerinden spekülasyonlarla devreye girilmesi samimiyeti yıkar.  Bunlar için esas olan,  Vakıfların ve Merit gurubunun bu sorunun giderilmesine dönük adımlarını darbelemektir. 
Ama esas olan toplumsal sorumluluk, sorunun aşılmasına uygun ortam sağlamaktır. Zira sorunun aşılmasından,  yalnız bu iki kurum değil, ayni zamanda toplum ve bölge insan fayda sağlar. Bu nedenle söz konusu kurumlar, bu sorunu aşmak için ellerinden geleni, kopartılan bu gürültüye karşın yapmalıdır… 
Ha şahsım için şunu söylerim. Ha denize düştüm de ıslandım. Ha yağmurda kaldım da ıslandım. Çünkü yıllardır hep çamur atıldı. Siyaset alanında aktif yaşamımı, manevi değerlerle tamamladım. Vız gelir, tırıs gider. Herkes bilir, görür. Esas olan sorun çözmektir. Bu nedenle Vakıfların ve ilgili kuruluşun kaybını bir an evvel ortadan kaldırın. Toplum, SİT alanını da görsel olarak içine alacak bu yeni bakışa sahip değeri kazansın. Bu bir an evvel, yerli ve yabancı insanlara bu sunulsun. Sorunu çözün. Onlar üzerinden mali, siyasi amaçlar için tepinmek maharet değildir.

YORUM EKLE

banner608

banner473