banner564

Dostluk (!) fiyaskosu

   İngiltere’de yaşayan zengin Kıbrıslı Rum işadamı Stelios, servetinin ‘ufacık bir kısmını’ ulusal davaları için harcıyor…

   İki toplumlu ilişkileri artırmak suretiyle, Kıbrıs sorununun bir gün ‘elbette Rum tarafının kabul edeceği şekilde’ çözümlenebileceğini, böylece 1974 öncesine dönüleceğini hesap ediyor…
   Bir defa adamın ‘ulusuna bağlılığını’ ve yaptıklarını kutlamak gerekir…
  Yıllardır sürdürdüğü bu uygulamanın bizimkilere örnek olmasını bir kez daha canı gönülden diliyoruz…
   Ne var ki; bizde genellikle ‘daha ne kadar koparabilirim’ zihniyeti egemendir…
   “Ben mi vereceğim?.. Bana ne?.. Türkiye versin…” gibi yaklaşım tarzımız yüzünden Kuzey Kıbrıs’ı adam edemedik…
   Ekonomimizi hep pamuk ipliği üzerinde yürüttük…
   Sosyal dayanışmayı güçlendiremedik…
   Siyasetimizi, yönetim becerilerimizi geliştiremedik…
   Sağlıklı yaşam koşullarını oluşturamadık…
   Yollarımızı yenileyemedik…
   Doğayı ve tarihi eserleri koruyamadık…
   Kamuya dayalı bir devlet modelinin savunucusu olduk…
   Sadece bir ateş-kes ortamında yaşadığımızı unutarak, gelişmiş ülkelerde bile olmayan menfaatlerin peşinde koştuk…
   İşte o yüzden ‘Bravo Stelyos’ diyoruz…
   İşte o yüzden Stelyos gibi ülkesine ve milletine milyonlar akıtan Fotiadis’e, Şagolas’a ve diğerlerine ‘Bravo’ diyoruz…

Akıncı’nın tavrı

   Gelelim Mağusa Türk Gücü-Nea Salamina maçına…
   Uzun yılların özlemiydi elbette…
   Fakat; Türk tarafının iyi niyetine ve organizasyona tam destek vermesine karşın; Rum Yönetimi bu sportif olayı da siyasete alet etmekten geri durmadı…
   Maçın oynanmasına saatler kala, Pile’deki ara bölge stadyumundan vazgeçilerek, Cumhurbaşkanı Akıncı’ya oyun oynandı…
   Akıncı da yerinde bir kararla maça gitmeyeceğini bildirdi…
   Burada her şeyden daha önemli olan bir durum vardır…
   O da Birleşmiş Milletlerin sergilediği tavır…
  Cumhurbaşkanı Akıncı’nın ‘ara bölge’ ısrarı üzerine BM temsilcisinin verdiği yanıtı hep birlikte okuyalım:
   “Barış Gücü güvenliği sağlayamaz…”
   Bunu bir daha, bir daha, bir daha okuyalım…
   En fazla 300 kişinin bulunacağı bir bölgeyi ‘olası bir durum karşısında’ koruyamayacağını söylüyor…
   Dolayısıyla BM Temsilcisi Bayan Spehar’ın söylediklerini beynimizin içine yerleştirmeli ve bu saatten itibaren bir daha ‘garantisiz çözüm’ taleplerini anında geri çevirmeliyiz…
 Bugün 300 kişilik bir maçın güvenliğini sağlayamayan Barış Gücü’nün, yarın Türkiye’nin yer almayacağı bir ortamda tüm adanın güvenliğini nasıl sağlayabileceğini herkesin düşünmesinde fayda vardır…
   Garantisiz bir çözüm durumunda güvenliği  ‘Uluslararası Polis Gücünün’ sağlayacağını iddia edenlere, Spehar’ın bu ifşaatını her zaman hatırlatmalıyız…
   Ayrıca bir gerçeği daha aklımızdan çıkarmamalıyız…
   Rum dostlarımızla zaman zaman kahve veya zivaniya içmek, yemekli toplantılarda bulunmak güzeldir…
   İkili ilişkilerin devam etmesine kimse karşı değildir…
   İki taraf arasında serbest dolaşım da gereklidir…
   Fakat Rumların bizimle ‘siyasi eşitlik’ çerçevesinde anlaşma yapacağına inanmak saflıktan da öte bir şeydir…
   Bunu hiç unutmayalım… 

YORUM EKLE

banner608

banner473