banner564

Döviz, borçlular, ekonomi ve devlet

  Bankalar Birliği Asbaşkanı Sayın Cengiz Erçağ,  Yeni Düzen’de yayınlanan söyleşisinde, döviz krizi nedeni ile dövizle borçlananlar için görüşler ifade etti.  KKTC’de mevduatların %85’i ve kredilerinde %75’i döviz cinsindendir. Dolayısı ile bu döviz krizi nedeni ile yalnız fiyatların yükselmesi değil, ayni zamanda tek tek bireylerin ve işletmelerin, finans alanındaki konumları ve yaşamları sarsılmaktadır.        
   Sayın Cengiz Erçağ,  Bankalar Birliği olarak önerilerini, Merkez Bankasına sunduklarını ifade etti. Merkez Bankasına ilettikleri önerilerden birinin, “ döviz borçlularına yönelik, masrafsız yapılandırma” ve ayrıca, döviz borçlularına yönelik olarak,  “faiz oranlarında bir indirime gidilmesi” yönünde olduğunu ifade etti. Bu iki temel, borçlu özel ve tüzel kişileri, halk tabiri ile söylersek;  “ akmasa damlar” misali rahatlatır. Sayın Cengiz Erçağ’ın, dayandığı mantık temeli de geçmişteki krizlerde oluşan çözümlerdir.  Hatırlatmakta fayda var. 2000 de patlayan krizde, dövizle konut alanlar mağdur olmuştu. Bu insanlar taksitlerini ödeyemez hale gelmişlerdi.  Sayın Cengiz Erçağ gibi deneyimli teknik insanlar,  toplum ile sektör çıkarlarını sentezledikleri için, geçmişten süzülen olumlu sonuçlardan, günümüze dönük öneri çıkarıyor. Yani dünkü olumlulukları, dar siyasi çıkarlar için görmezden gelmiyor. 
   Yani geçmişte, en sert politik tartışmaların olduğu dönemde, ülkenin iki büyük partisi olan UBP ve CTP arasında temel sorunun, krizin aşılmasına dönük diyalog olur ve bu olumlu sonuçlar yaratırdı. Üç önemli ağır döneme değineceği. İlk ikisinde UBP, diğerinde CTP iktidarda idi. Biri Irak Körfez Krizi, diğeri Bankalar Krizi, üçüncüsü ise Dövizle Konut Alanların mağdur olduğu dönemdi. Üstelik Körfez Krizinde, CTP ve TKP; 1990 seçimlerinde  müdahaleler nedeni ile Meclisi de boykot ederek Meclis dışında idiler ve varlık mücadelesi içindeydiler.. İki parti, hükümetle sendikaların, o kriz şartlarında krizi aşmak için protokol imzalamalarını desteklediler. 
  Aynı şekilde Bankalar krizinin ve konut mağdurlarının sorunlarının aşılmasında da aynı temel yaşandı. Peki şimdi? “Yeni” UBP’nin tavrı, herkesi yok saymak ve erkteki varlığını, yaşadığı toplumun ve ülkenin enerjisinden almamak üzerine bina edildiği için, her şeye yabancılaştı. O kadar yabancılaştı ki hazırladığı ve Resmi Gazetede yayınladığı, “2024-2026 Orta Vadeli Mali Plan” metninde, döviz krizinin etkisinin analizini bıraktım, adı bile yok. Üstelik devlet gelirleri için yaptığı, 2023, 2024,-2026 öngörüleri için ise, “ bazı gelir kalemlerinde, döviz üzerinden matrahların oluşması nedeniyle, dövizdeki yükselişten kaynaklı olarak mali geliri; TÜFE’ye ek olarak, %2’ lik artış öngördük” diye ifade ediyor.. Üstelik aynı esası,  Devlet Bütçesine giren, “alınan bağış, yardım, kredilere” dönük de yapıyor. Biz kimden yardım, hibe ve kredi alıyoruz? Türkiye’den. 
   Türkiye Resmi Gazetesinde de 31.3.2023 tarihinde Sayın Fuat Oktay ile Sayın Ünal Üstel arasında imzalanan İşbirliği Protokolü nihayet yayınlandı. Söz konusu Protokol, 2023 için KKTC’ye,  ağırlıkla Alt Yapı ve Savunma için 6,400 milyar TL Hibe desteği yapılmasını. Ayrıca, ABD Doları karşılığı olarak, 3,100 milyar TL Kredi desteği verilmesini öngörüyor. Bu miktarlar ise imza tarihindeki dolar kuru esas alınarak ifade ediliyor. Bu kredinin ağırlıklı kısmı ise Kamu Maliyesine destek olarak ayrılıyor. Yani döviz krizinin borçlu mağdurlarının biraz rahatlatılması için değerlendirilecek olan Kamu Maliyesi de “mağdur”. 
   Çünkü döviz erozyonunu kredi ve hibe için %2 olarak ifade ediyor. Ama bu yayınladığın gün;  TL, Dolar karşısında resmi olarak %7 değer kaybetti. Bu mantıkla, bu ülke insanına destek olamazsınız. Alınacak hibe ve krediler ise hedeflenenlere yetmez. 
  Esas olan, döviz krizinin mahvettiği borçluları ve bunun yol açtığı pahalılık altında inleyen insanların derdine, gerçeklere dayanarak, çare aramaktır. Hükümet; Bankalar Birliği, Merkez Bankası, Mecliste Temsil edilen ve edilmeyen muhalefet partileri, sivil toplum, mağdurlar, ekonomistler, ekonomik örgütler, sendikalarla diyalog içine girerek, ortak toplumsal çıkışa dönük akıl arayışına girmelidir.  

YORUM EKLE

banner608

banner474