banner564

Düne ve bugüne bakmalıyız

İnsan ne ekerse onu biçer...
Bugün biçtiklerimiz, tarlaya ektiklerimizin ürünüdür...
Uzun yıllar özgürlük mücadelesi veren bir toplumun, hak ettiği özgürlük ortamına kavuşması, kendi kendini yönetebilecek bir duruma gelmesi, hele 'ayrı bir devlet' ilan etmesi hiç de kolay olmadı...
Büyüklerimizin dediği gibi hayal bile edilemeyecek değişimler yaşandı bu ülkede...
Fakirlik ve yokluk sonrasında bolluk dönemi başladı...
Rumlardan büyük bir servet kaldı...
Evler, dükkanlar, lokantalar, tarlalar, oteller...
Şimdi 47 yıl öncesine dönerek, bunların 'adaletli bir şekilde dağıtılmadığını' tartışmanın anlamı yoktur...
Fakat; büyük bir fırsatın, zafer sarhoşluğu içinde ve beceriksiz yönetimler sayesinde heba edildiğini her fırsatta anımsatmak görevimizdir...
Ganimet döneminin başlamasından kısa bir süre sonra bavul turizmi sayesinde bu ülkeye inanılmaz paralar aktı...
Çok sayıda ithalatçı 'Avrupa'nın zenginleri' arasına girdi...
Ancak bu insanların büyük bir kısmı kendi ülkelerine elle tutulur yatırım yapmadılar...
Onları teşvik eden de olmadı...
Ya da teşvikleri dinlemeyecek kadar güçlüydüler...
Yatırım yapmadıkları için, bavul turizminin iflas etmesi sonrasında Kuzey Kıbrıs'ın ekonomisi can çekişmeye başladı...
Acil ilaç gerekiyordu...
Ankara çare üretti...
Bavullara para doldurup buraya gönderdi...
Buradaki yöneticiler, para geldiği sürece kamuda inanılmaz şişkinlik yarattılar...
Parti rozetine göre istihdam olanakları sundular...

Sorumlusu siyasilerdir

Bugün siyaset sahnesinde olanların bir kısmı, geçmişteki hatalardan sorumludur...
Ama toplum olarak bizler de sorumluyuz...
Tarlada çalıştıracak adam kalmayınca, üretimden söz edemeyeceğimizi düşünmedik...
Gün gele üretmek adına bu ülkeye nüfus aktarılacağını göz ardı ettik...
Nüfusun akması karşısında 'azınlığa düşüleceğini' görmezden geldik...
Kısacası; bugünkü sonucu büyük ölçüde kendimiz hazırladık...
Meclis'ten yasalar geçirdik...
Yanlışları 'aslanlar gibi' savunanlar oldu...
Şimdi her taraftan bir ses yükseliyor...
"Kendi ülkemizde azınlığa düştük" deniliyor...
Yazımın ilk satırındaki sözleri bir kez daha tekrarlamak istiyorum:
"İnsan ne ekerse, onu biçer..."

Çalışmadan kazanmak olmaz

Çalışmadan, üretmeden, satmadan kazanma yolunu seçtiğimiz için bugünlere geldik...
Küçük ülkemizde siyaseti, ülke yönetmeyi yüzümüze gözümüze bulaştırdık...
Parayı sadece Ankara'dan bekleyenler, patlama noktasına gelen nüfus akışını ve bundan kaynaklanan sorunları Ankara'ya anlatma cesaretini gösteremediler...
"Küçük ülkemiz bu kadarını kaldıramaz" diyebilselerdi, hiç kimse bunun aksini iddia edemezdi...
Aslında düşük ücretli işçi çalıştırmayı prensip edinen bazı müteahhitler ve bazı işletme sahipleri de buna katkı koydu...
"Çalıştıracak adam bulamıyoruz" diyerek, hükümetlere sürekli korku verdiler...
Onlar da nüfus akışını durduracak hiçbir girişim yapmadı...

Malezya ne yaptı?

Malezya'nın yaptığını yapamayınca, burası suçlar cenneti oldu...
Malezya'nın yaptığı nedir?..
1946-1963 yıllarında Kıbrıs gibi İngiliz idaresi altında yaşayan Malezya, daha sonra bağımsız bir ülke oldu...
Borneo adasının bir bölümü, yani Sarawak da Malezya'ya bağlandı...
Buna karşın Malezya vatandaşları, kendilerinin olan bu adaya ancak pasaportla ve bir ay süreli vize ile girebiliyorlar...
Neden mi?..
Adanın özelliklerini koruyabilmek için...
Orada yaşayan insanların (Çinli, Maley, Hintli vs.) kimliklerini, yaşam biçimlerini yok etmemek için...
Bizler burada hala beyaz kimlik uygulamasını başlatamadık…
Beyaz kimlik ne demek?..
Ülkede yaşayan, katkı koyan, uyum içinde yaşayan; ancak seçme seçilme hakkı olmayan insan…
Bunu yıllar önce uygulamaya koysaydık, vatandaşlık konusu da ‘yatırımları teşvik’ amacıyla kullanılırdı…
Tıpkı diğer ülkelerin yaptığı gibi…

YORUM EKLE
YORUMLAR
Hasan Nuri
Hasan Nuri - 2 yıl Önce

KKTC nin getirildiği noktada maalesef avuç açacak tek kapı Türkiye kaldı , getirilen bu haliyle artık Ülkemize ne Londralı Avrupalı yatırımcı ve ne de bol Döviz getirecek olan Turistler gelmek istiyor ! Siyasilerimiz Maaşları ödeyebilmek için bile bugün Türkiye’nin kapısını çalmaktadırlar ve kasası boş Devletimizin geldiği nokta ise dökülen Ülkemizde ne yatırım ne onarın ve ne de icraat yapabilecek durumdadır ! Türkiye’den para beklemekle Bankalarımızdan para borçlanmakla maaş ödeyebilmekle KKTC nin yürüyebileceğini sanan Siyasilerimizin ise duvara toslayıp bu rüyadan uyanacaklari günler ise yakındır !!

Hasan Nuri
Hasan Nuri - 2 yıl Önce

KKTC nin bugün geldiği noktada söylenecek meşhur bir İngiliz Atasözü vardır ,
“” Beggar’s Have No Choice “”
Dilencinin Seçeneği Yoktur diye !!

Öz
Öz - 2 yıl Önce

Günümüzün, temsilcileri geldiklerinde kırmızı halılarla karşılanan popüler iki küçük ülkesi, Katar ve BAE. Nüfusları 2-2.5 milyon civarında ancak bunların sadece yüzde 11-16 sı gerçek vatandaş. Gerisi orada çalışan işçiler.Bir de bize bakılınca, sırf siyasi iktidar uğruna irademizi nasıl sattığımız daha net ortaya çıkıyor. Başka bir konu Rumdan kalan mallar, yani ganimet. Tamamen partizanca ve haksızca yapılan üleşme. TMK AİHM tarafından bir hukuki merci olarak kabul edilmesine rağmen işlevsel olamıyor.Çünkü iktidarlar öyle bir görev vermiyor.Türklerin mal alım satımında da söz sahibi yapılırsa, bir dereceye kadar adaletsizlikler azaltılabilir. Rum mallarına karşılıksız konup, sonra bunu birilerine satıp kaçanların önü kesilir.Rum malı alan TMK nundan onay aldığında artık Türk tapusu, eşdeğer, Rum malı gibi ayrımlar da ortadan kalkar.Aslında bizim ne istediğimiz önemli.Adalet, eşitlik, özgürlük mü? Yoksa başkasının malının üzerinde oturan, birilerinden para dilenen bir toplum istiyoruz? Hani bir söz vardır. Borç veren, emir verir. Biz böyle para dilenerek yaşamaya devam edersek, ülkenin borç verenin emirleri ile yürütülmesine de itirazımız olamaz.

banner608

banner473