banner564

Düşük Faiz ve Ucuz Para Döneminde Sona Doğru

2008 Subprime krizinden sonra ekonomik büyümenin ivme kazanması, piyasalarda likiditenin artması ve düşük maliyetli kredilerle yatırımın desteklenmesi amacı ile Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Merkez Bankası ve Japonya Merkez Bankası politika faizlerini sıfıra yakın seviyelerde hatta negatif faiz seviyesine kadar düşürmüşler ve varlık alımı yaparak piyasalara ucuz para transferi sağlamışlardı. Haliyle gelişmekte olan ülkelerin de para politikaları ve faizleri bu politikaya paralel yönde şekillenmiştir. Zira gelişmiş ülkelerden borçlanma maliyetleri düşük faizlerden ötürü azalmış, haliyle kendi piyasalarındaki maliyetleri azaltmış ve kendi merkez bankalarının azalttığı faizler sıfıra yakın faiz oranlarının üzerinde olup, getiri sağladığından dolayı kendi ülkelerine dış yatırımcı çekebilmeleri için yeterli olmuştu. Böylelikle hükümetler, şirketler, şahıslar arasında birçok çevre düşük faizli maliyetlerin avantajından faydalanarak işlerini büyütebilmiş, borsalar tırmanmış, yatırımlar & harcamalar yapılabilmiş ve ekonomiler büyüme kaydetmiştir.
  Paraların düşük faizle yerel ve yabancı piyasalara servis edilmesine müteakip olarak ülkelerin borç seviyesi yükselmiş ve yeni kredilendirme için fon kaynakları azalmaya başlamıştır. Uluslararası Finans Enstitüsü’nün (IIF) raporuna göre dünyada global borç miktarı 226 trilyon dolara yükselmiştir. Bu rakam küresel yıllık ekonomik üretiminin 3 katına tekabül etmektedir. Dolayısı ile düşük faizli ucuz parayla borçlanma döneminin sonuna doğru geldiğimiz barizdir. Bunun en büyük göstergesi ABD merkez bankasının (FED) faizleri artırarak varlık alımlarını azaltmaya gideceğini açıklamasıdır. Bu bağlamda FED 16.03.2017 tarihi itibari ile gecelik dolar faiz oranları 25 baz puan artırmış, akabinde 14.06.2017 tarihinde beklenen ikinci artırımı 25 baz puanla gerçekleştirerek faizleri % 1,00 - % 1,25 bandına yükseltmiştir. Fed yetkilileri 2017 yılı içerisinde bir kez daha faiz artırmayı hedeflediklerinin sinyalini vermektedir. İkinci olarak zamanlardan sonra İngiltere Merkez Bankası 2 Kasım 2017 tarihinde gösterge faizlerini 25 baz puan artırarak % 0,50 bandına yükseltmiştir. Çin'deki politika yapıcılarının ise kredi büyümesini gelecek yıl frenlemesi bekleniyor. Avrupa Merkez Bankası (AMB) Yönetim Konseyi Üyesi Ewald Nowotny'e göre AMB'nin varlık alımları sona erinceye kadar faizleri düşük tutma vaadi, politika yapıcılara gelecek yıl borçlanma maliyetlerini artırma imkanı tanımıyor. Nowotny, Avusturya'da gerçekleştirdiği mülakatta “Gerçekçi konuşmak gerekirse, bu perspektiften değerlendirildiğinde, faiz politikasında değişiklik sadece 2019'da olacağını düşünüyor. Ancak Avrupa Birliği Merkez Bankası 2018 yılı ocak ayında varlık alımlarını kısıtlayarak ABD Merkez Bankası gibi bilançosunu küçülteceğinin sinyalini veriyor. 
  Global faiz artışlarından hiç şüphesiz ki gelişmekte olan ülkelerde etkileniyor. Gelişmiş ülkelere olan borçlar artıyor, gelişmiş olan ülkelerin para birimleri değer kazanırken gelişmekte olan ülkelerin para birimleri değer kaybediyor. Yerel paradaki değer kayıplarının ve düşük faiz oranlarının yabancı yatırımcının yatırım iştahını azaltması ve para birimlerindeki develüasyon yerel faiz oranları üzerinde baskı yaratıyor. Keza küresel gelişmeler karşısında Türkiye Merkez Bankası gecelik borç verme faiz oranını 25.01.2017 tarihinde 75 baz puan artırarak % 9.25’e yükseltmiş, geç likidite penceresi borç verme oranını ise 17.03.2017’de 75 baz puan, 27.04.2017’de ise 50 baz puan artışlarla % 12,25’e çıkararak faiz koridorunun üst bandını yükseltmiştir. 2 yıllık tahvil faizleri ise sene başından itibaren % 2,92 oranında yükselerek % 13,55 seviyelerine çıkmıştır.


YORUM EKLE

banner471

banner473