banner564

Ekmek var yiyecek diş yok

   Türkiye; 1974’ten beri Rum-Yunan lobisi tarafından uluslararası alanda ‘işgal ve istilacı’ olmakla suçlanıyor…

   KKTC’nin ‘sahte devlet’ olduğuna ilişkin etkili propaganda yapılıyor…
   Müzakere masasında ‘ortak gelecek’ için pazarlık yaptıkları, hatta birlikte ‘zivaniya’ içtikleri KKTC Cumhurbaşkanı’na ‘işgalci lider’ deniliyor…
   Tüm uluslararası turizm fuarlarında yabancı tur operatörlerine “Sakın Kıbrıs’ın kuzeyine turist göndermeyin. Oradaki otellerin tümü çalıntıdır” diyorlar…
   Larnaka Havaalanı üzerinden adaya gelen ve kuzeye geçmek isteyen yabancıları aynı uçakla geri gönderiyorlar…
   Türkiye ve KKTC yönetimleri ise son 15 yıldan bu yana Rum-Yunan ikilisinin bu yalan ve sahte propagandası karşısında hiçbir şey yapmıyor…
   Hiç kimse kılını dahi oynatmıyor…
   Hâlbuki Rum propagandasını çürütecek o kadar çok malzeme var ki elimizde…
  Yeter ki kullanmasını bilelim…
   Ama bilemiyoruz…
   Açlık çeken ama bir adım ötede duran ekmeği alıp da yemesini bilmeyen tembel insanlar gibiyiz…
   Tanıtma, propaganda maksatlı yüzlerce kamu görevlimiz var…
   Sadece BRT’de 800 kişi…
   Bu kurumun yıllık bütçesi 50 milyonun üzerinde…
   Elli civarında personeli bulunan TAK var…
   Dışişleri Bakanlığı, Turizm Bakanlığı, Enformasyon ve Tanıtma Daireleri, onlarca örgütümüz var…
   Göçmen dernekleri, Şehit Aileleri, Gaziler, Mücahitler, Erenköy Mücahitleri…
   Niyet olsaydı, özeldekiler de örgütlenir, Rum propagandası karşısında sessiz kalmak yerine tepkilerini ortaya koyar, gerçekleri anlatmak için harekete geçerlerdi…
   Ne yazık ki; bunların hiçbiri yapılmıyor…

15 Temmuz’u da unuttular

   Suçluluk kompleksi içinde sessiz kalmayı tercih edenler sayesinde; bırakın Rum-Yunan propagandasını etkisizleştirmek, kendi gençliğimize dahi gerçekleri anlatamıyoruz…
   En somut örnek 15 Temmuz’dur…
   Faşist Yunan Cuntası’nın 15 Temmuz 1974’te tanklar ve otomatik silahlarla gerçekleştirdiği askeri darbe sırasında çok sayıda Rum öldürülmüş, dönemin Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios Malta’ya sürgün edilmişti…
   Türkiye’nin 20 Temmuz 1974’teki askeri çıkarması, 15 Temmuz darbesinin bir sonucudur…
   O harekât olmasaydı bugün adada tek Türk kalmayacak, ENOSİS gerçekleşmiş olacaktı…
   Çünkü Rumlar arasında temizlik yapılmış, EOKA-B terör örgütü liderlerinden Nikos Samson Cumhurbaşkanı ilan edilmiş ve tankların namluları, Kıbrıslı Türklerin yoğun olarak yaşadığı bölgelere çevrilmişti…
  Dönemin Türkiye Başbakanı Bülent Ecevit, garantör 3 ülkeden biri olan İngiltere’ye “Gelin adaya birlikte müdahale edelim ve kanlı çatışmaları durduralım” çağrısında bulunmuş, olumsuz yanıt alınca terk başına harekâtı başlatmıştı…

Makarios’un itirafları

   Diyalog TV dün gün boyunca 15 Temmuz’da Rum Başkanlık sarayına yönelik saldırıları, ardından Makarios’un Malta’ya kaçışını ve burada yaptığı açıklamaları yayınladı…
   Bugün, yarın bunları yayınlamaya devam edeceğiz…
   Makarios; Malta’ya varışında İngiliz gazeteciye şu kısa açıklamayı yapmıştı:
   “Teröristler beni öldürmek ve devletin yönetimine el koymak için saldırıya geçtiler. Hatta benim artık hayatta olmadığımı ilan ettiler. Gördüğünüz gibi hayattayım…”
   Makarios, 20 Temmuz Barış Harekatı’na sayılı saatler kala, garantör ülkeler Türkiye ve İngiltere’ye de, adayı kurtarmak için çağrı yapmış, yaşanan felaketin tek sorumlusunun Yunanistan’daki askeri rejim ve EOKA-B terör örgütü olduğunu duyurmuştu…
   Konuyu özetleyelim…
   Sadece Makarios’un bu itiraflarını kullanmak dahi, Türkiye’yi ‘işgalci ve istilacı’ olmakla suçlayan şimdiki Rum-Yunan yönetimlerinin sahte propagandasını etkisizleştirmek için yeterlidir…
   Ne var ki; bunu dahi beceremiyoruz…
   Siyasiler; 40 derece sıcaklığın etkisi altında sahillerde serinliyor…
   Kutlamak lazım…

YORUM EKLE

banner608

banner474