Rum tarafı gayet organize bir şekilde mülkiyet konusunu gündemde tutuyor ve tüm Rum göçmenlere şu mesajı veriyor:
“Merak etmeyin, Türk bölgelerinde kalan mülkler için de iade hakkı olacak...”
Buna karşın, Rum tarafındaki muhalifler, özellikle de Meclis Başkanı Yannakis Omiru; tüm mülklerin iadesini istiyor, halen içinde oturanlara öncelik hakkı verilmemesini talep ediyor...
Aslında, Kıbrıs Türk tarafı ‘Global takas’ yönteminden vazgeçmek suretiyle, mülkiyet konusunu son 42 yıldan bu yana ilk defa Rumların istediği seviyeye getirdi...
Buna karşın bazı Rum siyasilerin ortaya koydukları ‘sözde tepkiler’, Kıbrıs Türk tarafından diğer konularda daha fazla taviz koparmaya yöneliktir...
Ayrıca bir diğer hedef ise, kuzeydeki ekonomiyi daha şimdiden çökertmektir...
Bunun belirtilerini her geçen gün daha net bir şekilde görebiliyoruz...
Hele bir de emlakçılarla konuşursanız; değil mal alımı, elindeki Rum mülkünü satmak isteyen yüzlerce başvurudan söz edeceklerdir...
Peki bu ne anlama geliyor?..
Kıbrıslı Türklerin adım adım 1974 öncesindeki fakirleşme günlerine dönmesi...
Fakirleşen insanların taviz vermesi veya adayı terk etmesi çok daha kolay olur...
İnsan, bir an için gerilere doğru gittiği zaman aklını yitirecek noktaya geliyor...
Babalarımız, dedelerimiz, abilerimiz bunun için mi mücadele verdi?..
Bizler bunun için mi mücadele verdik?..
Bunca yıl devletimize güvenmekle hata mı ettik?..
Müzakereler henüz bitmedi
Kıbrıs Türk tarafı; mülkiyet konusundaki müzakerelerin devam ettiğini açıklıyor...
Orası bir gerçek...
Ancak bu müzakerelerde, temel felsefe tartışılmıyor artık...
Uygulamanın ne şekilde olacağı konusunda görüş birliğine varılması ve bunun bizzat Birleşmiş Milletler yetkilisi tarafından açıklanması nedeniyle, şu anki müzakerelerde sadece kriterler konuşuluyor...
Örneğin; Türk tarafının iade etmeyeceği bölgelerde kalan bir mülk için gerçek mal sahibinin talebi ile halen içinde oturanın ortaya koyacağı gerekçelerin ne şekilde değerlendirileceği ve Mülkiyet Komitesi’nin nasıl bir puanlama yapacağı konusu...
Kim ne derse desin, AB müktesebatının kabul edilmesi demek; mülk sahibine öncelik hakkının verilmesi demektir...
İkinci bir önemli bir noktaya temas edelim...
Rum’un Girne’deki evinde oturan Kıbrıslı Türk’ün Baf’ta veya Limasol’da mülkü vardır...
Fakat o mülk karşılığında kendisine kuzeyden 3 tane arsa vermişler...
Arsanın ikisini başkalarına satmış...
O insanlar da kendilerine birer güzel ev inşa etmiş...
Bu kapsama giren binlerce mülk vardır...
Baf’taki mala karşılık Girne’den Yannagi’nin, Ozanköy’den Andrulla’nın, Çatalköy’den de Hasikos’un arsalarını alan Mustafa oğlu Ahmet’in durumu ne olacak?..
Ahmet’ten mal alanlar hakkında nasıl karar verilecek?..
Arazinin sahibi kimse, üzerindeki mülkün sahibi de o’dur diyorlar...
Öyleyse Rum’un arazisine ev inşa edenler daha ilk adımda yandı demektir...
Mal sahibi Rum onlara “Bırakın ve gidin” diyebileceği gibi, satmayı da önerebilir...
Zaten araziyi zamanında bir Türk’ten alan adam, ikinci kez ödeme yapabilecek durumda mıdır?..
Olsa bile böylesi bir yöntem insanlık dışı değil midir?..
Daha da önemlisi, bizzat kendi devleti tarafından aldatılması ve soyulması anlamına gelmiyor mu böylesi bir yöntem?..
Toplum parçalanıyor
Rum tarafı ne istediğini ve nasıl bir sonuca ulaşılacağını çok net bir şekilde biliyor...
Ulusal Konsey’de alınan kararlar çerçevesinde Rum siyasi partileri ‘kendilerine verilen rolleri’ başarıyla uyguluyor...
Peki bizde ne yapıyorlar?..
Bizde bugün oldu, siyasi parti liderleri dahi müzakerelerde olan, bitenden habersiz...
Bu saatten sonra aktarılacak bilgiler neyi değiştirecek?..
Müzakere aşamasında hiç kimse ile fikir alış-verişi yapılmamış, güneyde olduğu gibi ‘ortak bir strateji’ belirlenmemiş...
Halkın aydınlatılması görevini KKTC yetkililerinden önce Rum siyasiler ve Rum basını üstlenmiş...
KKTC’dekiler ise, bu karmaşık yapıyı bir an önce düzeltmek yerine ne yapıyorlar biliyor musunuz?..
Haklarımızın korunmasını talep edenleri ‘barış düşmanı’ ilan etmek için yarışıyorlar...
Hayali gerekçelerle, insanımızın uçurumdan aşağı yuvarlanmasına çanak tutuyorlar...
Daha şimdiden iflas mesajlarının verildiğini duymazdan, görmezden geliyorlar...
Bazı ekonomik kuruluşların yöneticileri ise, bir ziyafetten, ötekine koşarak, kendilerini pembe tablolarla aldatanların söylediklerini bizlere de yurtturmaya çalışıyorlar...
Yazıklar olsun...
Binlerce kez yazıklar olsun...