Ülkede suçlar patladı, ceza yasaları değişmedi…
Yüksek Mahkeme’nin yargıç ihtiyacı de Anayasa engeline takıldı…
Kırk yıl önce hazırlanan Anayasa buna izin vermiyormuş!..
İleriyi düşünmeden Anayasa hazırlayan ve bu tür kısıtlayıcı maddelerle ülkenin en kritik organını kilitleyenlere Allah iyilik versin!..
Anayasa 3 tane yargıç alınmasını engelliyorsa, bunu aşmak için değişiklik yapmalısınız…
Değişim bu kadar zor mu?..
Eski Yüksek Mahkeme Başkanlarından Şafak Öneri, emekliye çıkacağı zaman kapı kapı dolaşıp, yargının sıkıntılarını dile getirmiş; siyasi partilere ‘seçimlerle birlikte bu Anayasa değişikliğini de yapınız” demişti…
Ama yapmadılar?..
Basit gerçeklerle ülkeyi kilitlemeyi tercih ettiler…
Bunun bir sonucu olarak bugün binlerce dosya karar bekliyor…
Kararlar geciktiği sürece adalet tecelli etmiyor…
Yollar, bariyerler
Bir başka önemli sorun…
Yıllardan beri bakımsız kalan yollarımız çökmüş durumda…
Çöken yollarda aydınlatma yok, trafik ikaz levhası yok, yönlendirme yok, koruyucu bariyer yok…
Kişi başına 2 aracın düştüğü bir ülkenin yolları çökmüş ise ve bu yollarda can kayıpları yaşanıyorsa; o ülkede tuhaflık aramaz mısınız?..
Herkesin üniversite mezunu olduğu bir ülkenin bu hallere düşmesi farklı bir cehaletin veya benzeri görülmemiş berbat bir siyasetin sonucu değil midir?..
Bu ülkede yaşayan insanlar siz de konuşun…
İçine düştüğümüz bu durum sizleri mutlu ediyor mu?..
Yeni bir seçim arifesinde meyhanelerde ‘gelecek belirlemeye’ devam etmek mi doğru olan; yoksa karanlık geleceği aydınlığa çevirecek önlemleri alacak yeni bir düzeni yaratmak mı?..
Hangisini istiyorsunuz?..
Hesap sorma zamanı gelmedi mi?..
Ülkenin çökmüş yollarına ve bariyerlere para ayırmak yerine; örtülü ödenek bütçesi yaratanlara karşı sessiz ve tepkisiz kalan örgütler, en az siyasiler kadar sorumlu değil midir?..
Eğitim kalitesinin dibe vurmasının sorumlusu sadece siyasiler mi?..
Kamunun çöküşünde ‘sessiz ve tepkisiz’ kalan ekonomik örgütlerin ve sendikaların hiç mi suçu yok?..
Tamamen parasız sağlık hizmeti verilemeyeceğini bildiğimiz halde, böylesi bir düzen yaratıp; sonrasında ihmallerden, yanlış teşhis ve operasyonlardan, cihaz eksikliğinden şikayet etme hakkımızın olamayacağını ne zaman anlayacağız?..
Yeni bir yıla girmeye hazırlanırken bunların bir tahlilini yapacak mıyız?..
Yoksa aynı şekilde bir düzen içinde yok oluşa mı gideceğiz?..
Ne istiyoruz, ne yapmalıyız?..
Düşünün bakalım…
İnşAllah 2024 yılında, BM ayrımcı kabul edilen, tanınması yasaklanan KKTC nin son bulup, dünyanın tanıdığı, ambargoların kalktığı, AB nin askıda olan muktesebatının, askıdan indiği, temiz enerjinin kullanıldığı, sahillerin çirkin konutlarla işgal edilmediği, denizlerine kanalizasyonun karışmadığı, kara paranın aklanma ülkesi olmadığı, girenin çıkanın belli olduğu, uluslararası standartlarda göçmenlik yasasının kabul edildiği, çağdaş sağlık ve eğitim sisteminin yürürlüğe girdiği, euronun geçerli para birimi olduğu, enflasyonun önünün alındığı, her türlü kaçakçılığın son bulduğu, demokrasinin evlere kadar yerleştiği, rüşvetin, yolsuzluğun son bulduğu, açıklık ve şeffaflığın, hesap verebilirliğin, nereden bulduğunu izah edilebilirliğin, geçer akçe olduğu, göçlerin durduğu, hatta göç edenlerin geri döndüğü, yurttaşların göğsünü gere gere kendi ülkesi için spor müsabakalarına katıldığı bir ülkede yaşama dileği ve umuduyla tüm K/Türklere yeni yıllar.