banner564

Elli bir yılda nerelere geldik!

Meriç köyünde yakılan evimiz hadisesinin üzerinden aylar geçti. Hatırlayacaksı-nız, Türkiye’de soruşturması aylar süren bir “Narin” cinayeti yaşanmıştı. Küçü-cük bir köyde cinayetin kimin tarafından işlendiği bulunamamıştı. 
İşte bu “Narin” cinayetine benzer gelişmeyi biz de burada yaşıyoruz. 
Bizim evi yakanlar o küçük köyde henüz bulunamadı. Hala daha “faili meçhul” olmaya devam ediyor. Bizleri köyden soğutur hale getiren olay sonrasında pek köye gidemez olduk. Hâlbuki köyde atadan kalan tarlalarımız, malımız var.
20 Temmuz harekâtları sonrasından aradan tam 51 yıl geçmiş. 
Harekâtlar döneminde Meriç köyünde görev yaptım. Bu konularda konuşmayı sevmem, birlikte olduğum arkadaşlarımın bir kısmı hala hayatta. El birliği ile böl-gemiz için, ülkemiz için bir şeyler yaptıysak ne mutlu bize.
20 Temmuz günü, o günlerin verdiği dürtülerle eşimle birlikte aylar sonra Meriç köyüne gittim. Yakın bir akrabamızın misafiri olduk. Bu esnada köyün muhtarı bizi gördü, sağ olsun durdu halimizi, hatırımızı sordu. 
Ben de muhtara yakılan evle ilgili olarak bir gelişme olup olmadığını sordum.
“Bir dokun, bin ah işit” derler ya muhtar dertli, muhtar çaresiz, muhtar ilgililer-den umudunu kesmiş. 
Motosikletinin üzerinde köyde yaşananları tespite çalışıyor. Bizim evin yakılma-sının ardından köy camisini yakma teşebbüsünde bulunulmuş. Köy o hale gelmiş ki hırsızlık olayları alıp başını gitmiş.
Tarlalardan çalınan su motorlarını mı istersin, traktörlerin üzerinden alınıp götü-rülen aküler mi istersin, evin bahçesindeki profil demirlerin, oluklu saçların ça-lınmasını mı istersin, inşa edilen, tamiri yapılan evlerin alüminyum pencereleri-nin çalınmasını mı istersin. 
Meriç köyü birçok köyümüz gibi çehre değiştirmiş. Kimin eli, kimin cebinde, be-lirsiz hale gelmiş. Köy sorma, gir hanı. Kimliği belirsiz insanlar gelip gidiyor.
Eskiden bir davar hırsızlığı olurdu, köy ayağa kalkar polis hadiseyi didik didik ederdi.
Artık böyle bir duyarlılık söz konusu değil. Böyle bir uygulama anlayışı da yok!
Hırsızlık olayları, yakılıp yıkmalar, günlük olaylardan sayılır hale gelmiş, kimsele-rin aldırdığı yok. Bu sorunlar emniyet mensuplarının devriye gezmeleriyle önle-nebilecek sorunlar olmaktan çıktı. Eskiden Meriç köyünde bölge karakolu mev-cuttu. Hem uçak alanına yakınlığı itibarıyla, hem de civar köylerle olan bağlantısı nedeni ile önemli bir konumu vardı. 
Eskiden Tabur karargâhı olan, sonradan bölge karakolu olan bu bina hala daha boş, kaderine terk edilmiş vaziyette. Bu binanın yeniden karakol olarak devreye girmesi, bölgede polisin kendini göstermesi şart!
Elli bir yıl önce biz bu köyün ve bizim tabura bağlı köylerin Rum eline düşmemesi için nelere katlandığımızı, ne fedakârlıklar ortaya koyduğumuzu düşünüyorum da üzüntüden kahroluyorum. Canımız pahasına ortaya verdiğimiz mücadele bunları yaşamak için mi yapıldı? Yazık, elli bir yıl sonrasında bunları dillendirece-ğimi asla düşünemezdim…
 

YORUM EKLE

banner471

banner474