Kıbrıs sorunun çözüm süreci ile ilgili toplumlararası görüşmelerin başlamasını istiyoruz. Yaşadığımız ekonomik yıkımın ve enflasyonun daha da acıtmaması için dizginlenmesi ve bu ateşin sönümlenmesi herkesin arzusu. Peki bugün, bu süreçler başlasa, yani Kıbrıs sorununda görüşme sürecine doğru bir adım atılsa, bu hangi araçla olacak? Güneyde toplum lideri olarak Sayın Hristodulidis ve Kuzeyde Sayın Tatar ekipleri ile masada olacak. Ayrıca bu konunun dolaylı değil, doğrudan tarafı olan Türkiye ve Yunanistan da sürecin etkin tarafı olacaklar. Yani Sayın Mitsotakis ve Sayın Erdoğan liderliğindeki hükümetler ve siyaset yapımcıları taraflar olacak. Yalnız onlar mı? Türkiye’nin ve Yunanistan’ın kamu oyu ve siyasi tüm aktörleri ile medyası da taraf olacak. Hele tarihsel süreçte çok yakından bildiğimiz gibi, Kıbrıs sorununda çözüme dair bir adım gelişince, Türkiye ve Yunanistan’da kimi sol veya sağ çevreler olumlu adım atan iktidarlarını, iç siyasi hesaplarla milliyetçilik üzerinden vurmak için muhalefet yaparlar. Bunu, 2002 ile başlayan süreçte gördük yaşadık. Sayın Simitis Başkanlığındaki Yunanistan’daki PASOK hükümeti,  Türkiye’nin AB üyeliği ile ilgili pozitif yaklaşınca , ayrıca Kıbrıs sorununda Annan Planı temelinde çözüm için olumlu ve Güneyi teşvik edici tavrı alınca,  kimi sol  ve sağ muhafazakar çevrelerin  hedefi olmuştu. Ayni süreç Türkiye’de de yaşanmıştı. Sayın Erdoğan liderliğindeki AK Parti hükümeti, bir yandan Türkiye’nin AB üyelik sürecini hızlandırmak, öte taraftan da Kıbrıs sorununda BM temelinde karşılıklı kabul edilebilir bir çözüm için istekli ve yapıcı bir siyaset izledi. Onlar da, tıpkı Yunanistan’daki gibi, Türkiye’de de kimi sol ve muhafazakar çevrelerin hışım merkezi oldular. Üstelik Türkiye’deki ve Yunanistan’daki çözüm karşıtı muhalefetin destekçisi de Kıbrıs’ın Kuzeyindeki ve Güneyindeki bağnaz siyasi güçler oldu. Sayın Simitis’e  Güneyin  ve Sayın Erdoğan’a da Kuzeyin bağnazlarının neler  yaptığını tarih yazar. Ben unutmadım.
Peki, şimdi yaşadığımız tüm olumsuzluklara ve aramızdaki siyasi ve düşünsel farklılıklara karşın, günümüz gerçeğinde, Kıbrıs sorununda bir görüşme sürecine doğru adım atılması için, Kıbrıs’ın içinde Sayın Hristodulidis, Sayın Tatar ve Yunanistan ile Türkiye’de Sayın Mitsotakis ve Sayın Erdoğan, olayın gelişmesinin esas aktörleri olacak. Ayrıca samimiyet konusu ayrı, ama BM Güvenlik Konseyinin dünyanın her tarafında kavgalı olan 5 daimi üyesinin, bir tek Kıbrıs sorunun çözümü ile ilgili olarak hala, Federal çözüm konusunda hem fikir olduğunu, son BMGK kararı ile yeniden ortaya koydukları ortam da önemlidir. Bu nedenle, Kıbrıs’ta kalıcı bir çözüm için istekli olan, ana dili Türkçe ve Elence olan; liberal, demokrat, sağ, sol ve sağduyu sahibi her kesim, çok yaratıcı olmalıdır. Tüm düşünsel ve siyasi farklılıklarından gerilemeden, eleştiri ve önerilerini yok saymadan, Sayın Mitsotakis ile Sayın Erdoğan’a AB süreçleri ve Kıbrıs sorunun çözüm siyaseti ile ilgili olarak teşvik edici olmaları önemlidir. Bu nedenle, 2024 yılına dönük olarak, görüşme süreci için, yapıcı adımların gelişmesine dair, ortamın oluşmasına katkı mı koyacağız? Yoksa, Kıbrıs’ta Sayın Hristodulidis,  Sayın Tatar; Yunanistan’da Sayın Mitsotakis, Türkiye’de Sayın Erdoğan var diye kendimizi süreçlerden çekecek miyiz?
Bunları Sayın Tufan Erhüman’ın, Ercan Havaalanına dönük olarak yapılan açılış törenine katılması nedeni ile ona, bazı çevrelerin Tevrat ve Talmut’ta yazan, ama Kuran- i Kerimde olmayan, ama sonraları bazı Hadislerle gündeme gelen Recm cezası, yani taş atarak öldürme gibi;  siyaseten yok etme çalışması benzeri saldırılar nedeni ile, bunları yazmak istedim. Farklılıkları gözeterek, esas soruna dönük yaratıcı ve yapıcı olmak istiyorsanız; sorunun sağlıklı çözümü için, ilgili tüm taraflar ve siyasi aktörlerle diyalog içinde olmanız gerekir. Hem unutmayalım, Ercan;  bu halkın dişinden artırdığı ve elini altına koyduğu yaşam taşını kaldırırken akıttığı terlerden, damla damla akan vergileri ile yapıldı. Yani ne Turanlının, nede bir başkasınındır. Bu halkındır.