banner564

Eski, Yeni, Canavar ve Gramsci

Covid-19 Pandemisi pek çok zorluk ve acı içinde devam ederken, farklı beklenti ile değişik kesimlerin dile getirdiği bir ifade var. “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak." 
Bu, farklı saiklerle, farklı niyetlerle ifade ediliyor. Kimisi neo- liberal politikaların çıkmazına, kimisi demokrasinin fazlalığına, kimisi dar milliyetçi eğilimlerle içe kapanma vurgusu ile bunu yapıyor.
 Pandemiye karşı alınan tedbirlere baktığınızda, pek çok ülke, Genişlemeci Maliye Politikalarını gündeme getirdi. Bunun için kamuoyumuzda özenilen yaklaşımlar oldu. Çünkü kimi devlet, “evinde kal, tüm mali ihtiyaçlarını devlet karşılayacak” derken, kimisi de milyar dolarlık paketler açıkladı.
Ancak bizde ve Türkiye’de kendi gerçeğimizin ortaya çıkarttığı uygulamalar öne çıktı. Bizde kamu giderlerini, maaş ücretler dahil,  giderleri azaltmak üzerine tedbirler gelişti. Türkiye’de ise bu maaş kesme işi gündeme gelmezken; Devlet öncülüğünde, “Biz bize yeteriz Türkiyem" vurgusu ile yaygın yardım kampanyası başlatıldı. 
Bu önlem ve tedbirler hali ile kamuoyunu ikiye böldü. Bizde bu, kamu ve özel sektör çalışanlarına karşıtlık ile iş dünyasına yönelik karşı tepki olarak gelişti. 
Türkiye’de ise bu yardım kampanyası, pek çok tartışmayı ve karşıtlaşmayı getirdi. Yerel yönetim ve devlet karşıtlaşması, siyasi yarılma üzerinden gelişti.
Ancak tüm bu tartışmalar, aynı zamanda Otoriter Yönetim istekleri üzerinden yürüdü. Bizde özellikle Hükümet Başkanı ve ilgili Bakanların sürekli olarak eleştirilerden duydukları öfkeyi, tepkisel olarak ifade etmeleri. Sosyal Medya’ya yönelik gösterdikleri sert reaksiyonlar. “Facebook’a" dönük, yasal kısıtlama yapma niyetleri ifade edilmesi, bu otoriter yönetim anlayışının işaretidir.  
Türkiye’de ise söz konusu yardım kampanyasını, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın, 1921; “Tekalif-i Milliye“ üzerinden savunması, pek çok başka endişeyi besledi. 
Hele bizde Sayın Başbakanın, “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak“ sözünü, altını doldurulmadan ifade etmesi, son derece dikkat çekici oldu. Bu nedenle otoriter yönetim beklentisi öne çıkmaya başladı. Üstelik bu yalnız muhafazakar sağ siyasi eğilimlere de ait değil. 
Kimi sosyal demokrat ve sol kesimlerin de yapısın da maalesef, bu otoriter eğilimlere kendi meşrepleri temelinde zemin vardır. Nitekim, Pandeminin ilk günlerinde, olağanüstü durum ilanı isteğinin, kimi sosyal demokrat ve sol kesimlerden gelmesi de bu mayanın olduğunu göstermektedir.
Bu, ”eski artık yok” sözünü her işittiğimde, ünlü sol düşünür, Antonio Gramsci'nin sözü aklıma gelir.
“Eski dünya ölüyor. Yenisi daha doğmadı. Bu alaca karanlıkta canavar ürüyor” demişti. 
1937’de Musolini’nin Faşist yönetimi altında hapishanede yaşamını yitiren Gramsci'nin sözünün; daha sonra Nazi Almanya’sının halklara ne belalar “ürettiğini“ yaşayınca, değeri gerçek oldu. 
Bu yüzden, bir tarafın, en acımasız uygulamaların emek kesimleri üzerinde. Diğer tarafın da, aynı sert tedbirlerin, iş dünyası üzerinde esmesi gerektiğini ifade ettiği dönemde. “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak“ sözünün altı doldurulamadan, popülist tarzda ifadesine dikkatli yaklaşmamız gerekir.
Bu yüzden demokratik hukuki temelinden asla gerilemeden, Toplumsal Ortak Paydayı akıl, bilim ve vicdan sentezinde aramayı terk etmememiz gerekir. Yoksa eskinin ölüp, yenini doğmadığı bu arafta, üreyecek olan otoriterlik canavarı, hem emek kesiminin, hem de iş dünyasının çoğunu da yer. 

YORUM EKLE

banner471

banner473