banner564

Evet Maraş açılmalıdır ‘ama’

   Maraş kenti Doğu Akdeniz’in en gözde turizm bölgesiydi…
   Yarım asır öncesinde faaliyete geçirilmiş oteller ve sunulan hizmetler dillere destandı…
   Fakat; yaşanan olaylar sonrasında bu kent 1974’ten itibaren turizm kenti olmaktan çıktı ve ‘ölü kent’ haline geldi…
   Kentin içindeki turizm tesislerinin yanı sıra özel mülklerin içindeki eşyalar yağmalandı…
   Elektrik kabloları, mutfak bankolarına kadar her şey çalındı…
   Sorarsanız “Savaş sonrası böyle şeyler olabilir” derler…
   Elbette olabilir…
   Fakat Ağustos 1974’te, dönemin Yüksek Mahkeme Başkanı Necati Münir Ertegün ile dönemin Başsavcısı Oktay Feridun, merhum Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın ‘yazılı sorusu’ üzerine bir rapor hazırlamış ve o raporun özetinde şu uyarı yapılmıştı:
   “Askeri malzemelere, silah ve mermilere el koyabilirsiniz. Fakat özel mülklerin, dini eserlerin, hatta okulların eşyalarına dokunulamaz. Ayrıca bu mülkler kiraya verilebilir ama satılamaz, tapu verilemez.”
   Ne var ki; uluslararası hukuku çok iyi bilen ve günlerce araştırma yaptıktan sonra Kıbrıs Türk Yönetimine rapor sunan bu iki değerli insanın uyarıları dikkate alınmadı…
   Maraş ve diğer bölgelerdeki mülkler ve iş yerleri yağmalandığı gibi, ‘tarım amaçlı’ tahsis edilen arazilere dahi tapu verildi…
   “Hiç olmazsa bunların satışına izin verilmesin” diyenler o dönemde ağır saldırı gördü…
   Ve ‘tarım amaçlı’ verilenler dahi, özellikle 2004 yılında Annan Planı’nın Rumlar tarafından reddedilmesi sonrasında başkalarına satıldı…
   Gelinen noktada, savaşın sorumlusu tutulan Türkiye aleyhinde milyarlarca liralık tazminat talebi vardır…
   Bugün değilse, ileride mutlaka bu paralar ‘mağduriyet sahiplerine’ ödenecek…
   Efendim; 1974 öncesinde onlar da bizim mülklerimize el koydu…
   Doğrudur…
   Bizleri 100’den fazla köyden uzaklaştırdıklarını unutmuş değiliz…
   Ama onlar Türk mallarına tapu vermediler…
   Dönemin geçerli fiyatları üzerinden kira parasını özel banka hesabına yatırdılar…
 
Ne yapılmalı?
  
   Kıbrıslı Türklerin 1974 öncesi ve sonrasındaki mülkiyet mağduriyetleri ile Rumların mağduriyetlerinin ‘tarafsız hukuk kurulu’ tarafından ortaya çıkarılması ve ‘takas’ uygulaması yapılması bizim için en iyi kurtuluş yoludur…
   Bunu yaptıktan sonra geriye kalan miktarlar ‘gerçek mülk sahibine’ ödenmelidir…
   Bir gün mutlaka, çok daha yüksek bedeller ödemek yerine; bizlere sunulan Taşınmaz Mal Komisyonu fırsatını iyi değerlendirip, kuzeydeki Rum mülklerini ‘yasal sahibinden’ satın almak doğru olandır…
   Adaletin tecellisi, dış dünyadaki itibarımız açısından da son derece önemlidir…
   “Geldik, aldık, vermeyiz” deme şansımız yoktur…
   Maraş konusunu da bu çerçevede değerlendirmeliyiz…
   Kısa sürede çözüm olmuyorsa; o zaman bu kent Türk yönetiminde yerleşime açılmalıdır…
   Ama “dağıtalım gitsin” mantığı ile değil…
   Önceliği eski mülk sahiplerine vermeli “İsteyen gelsin evini, otelini kullansın” diyerek yeni bir sayfa açılmalıdır…
   Böylesi bir hareket Birleşmiş Milletler’den ve AB’den de tepki görmez…
   Tam tersi alkışlanır…

YORUM EKLE

banner471

banner473