banner564

Faiz indirimleri halkı, bankaları ve ekonomiyi nasıl etkileyecek? 

Ekonomideki gelişmeler ve faiz indirim kararları:
  Türkiye ekonomisi 2019 yılının ikinci çeyreğinde % 1.50 daralarak 174,6 milyar dolar oldu. Önceki iki dönemde % 2,8 ve % 2,4 oranında daralan ekonominin küçülme hızında azalma kaydedildi ancak büyüme henüz sağlanamadı. Sektörel alanlarda tarımın katma değeri % 3,4 artarken, sanayi sektörü % 2,7, inşaat sektörü ise % 12,7 oranında azaldı. İhracat % 8,1 oranında artarken, ithalatın % 16,9 oranında azalması ise ithalat - ihracat ve ödemeler dengesinde düzelme sağladı. Bu itibarla, yıllık cari açık kapanarak cari işlemler hesabı haziran ayında 538 milyon dolar fazla verirken, ihracatın ithalatı karşılama oranı temmuz ayında % 82,6’ya yükseldi. 12 Eylül 2019 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası faizleri 325 baz puan (%3,25) indirerek politika faizini % 16,50’ye çekti. Enflasyonun % 15 oranına düşmesini de fırsat gören merkez bankası reel faiz kazancını % 1,50 oranına çekmiş oldu. Aynı gün içerisinde AB Merkez Bankası da mevduat faizlerini eksi % 0,4’den eksi % 0,5’e düşürdü ve negatif faiz uygulamasını derinleştirdi. Buna ek olarak ekonomik faaliyetlerin azalması riskine karşın parasal genişleme yönüne gideceğini duyurdu. ABD’de FED bu ay içerisinde ikinci faiz indirimine hazırlanıyor. Akabinde, KKTC Merkez Bankası da Türkiye’ye paralel olarak mevduat faizlerini aynı oranda % 13,25’den % 10 indirme kararı aldı. Mevduat yasal karşılık faiz oranlarını ise TL’de % % 9’dan % 5,75’e, dolarda ise % 0,65’den % 0,50’ye indirdi. Böylelikle, küresel bazda başlayan faiz indirimleri trendi devam ediyor.
  İleri ki dönemde faiz beklentileri:
  Enflasyon geçen yılın ortalarında hızlanarak Ekim'de yıllık yüzde 25.24 ile zirve görmesinin ardından kurların durağanlaşması ile kademeli olarak hız keserek baz etkisi ile ağustos sonunda yüzde 15.01'e kadar çekildi. Baz etkisiyle birlikte yeni kur şoklarının yaşanmaması durumunda enflasyonun azalarak ilerlemesi beklenmektedir. Tabii ki çekirdek enflasyonun azalması amacı küresel atmosferdeki avantajların yapısal reformlarla desteklenmesi önem arz etmektedir. Zira, hala daha Türkiye politika faizleri hala daha dünya faiz oranlarına göre yüksek seviyede kalmıştır. Keza indirimi takriben Arjantin, Venezuela’dan sonra Ukrayna’nın hemen altına yenile inilmiş durumdayız. Dolayısı ile enflasyondaki indirim trendine bağlı olarak 2019 son çeyreğinde ve 2020 yılında bir dizi faiz indirimin yaşanması muhtemel görünmektedir. 
Faiz indirimlerin bankalara ve ekonomiye etkisi:
  Yüksek faiz ortamından dolayı duraksayan yatırımlar ve harcamalar neticesinde ekonomik daralmanın yanı sıra bankacılık sektöründe de durağanlaşma yaşanıyor. Zira, KKTC bankacılık sektöründe ilk yedi aylık dönemde aktif büyüme, kredi ve mevduat büyüme hız averajı % 7,81 ile enflasyon rakamlarını hayli altında sabite yakın seviyelerde seyretti. Küresel bazdaki ekonomik daralma endişeleri neticesinde faizlerin düşürülmesiyle borç maliyetlerinin azaltılması sayesinde bankacılık sektöründe kredilerin ve genelde ekonomik faaliyetlerin artması murat edilmektedir. KKTC Merkez bankasından ve Türkiye’deki muhabir bankalardan elde edilen TL faiz gelirleri % 3,25 civarında azalacağından dolayı banka bilançolarının aktif getirilerinde azalma yaşanacaktır. Dolayısı ile yakın zaman da gelir-gider dengesinin korunması ve karlılığın optimize edilmesi amacı ile kredi ve mevduat faizleri de benzer oranlarda azalacaktır. Dolayısı ile kredi alanların borçlanma maliyetleri azalırken, mevduat sahiplerinin faiz gelirleri azalacaktır. 
  Türkiye satın alma yöneticileri endeksi (PMI) Ağustos 2019 döneminde 46,7’den 48’e yükselmiştir. PMI ülkelerin büyüme tahminlerini en iyi şekilde açıklayabilen bir endekstir. Aynı zamanda satın alma yöneticilerinin, mal ve hizmet satın alma eğilimlerini inceleyen bir göstergedir. PMI’nın 50’nin üstünde olması ekonomide büyüme, altında olması ise ekonomide küçülme beklentisi olduğu şeklinde yorumlanmaktadır. Dolayısı ile ekonomide büyüme adımına faiz indirimi hamlesiyle biraz daha yakınlaşılmıştır. 
Riskler:
  Dış kırılganlıklara açık halde olan dış borçta herhangi bir azalma kaydedilemiyor. Keza, Türkiye’deki özel sektörün dış borcu 300 milyar dolar seviyesinde duruyor. Faiz indirimleriyle birlikte borç maliyetlerinin azalması olumlu gelişme olsa dahi mevcut borç yükü yeni kredi alımlarının önünü kesebilir. Bu da ilerisi için finansal bir risk oluşturmaya devam ediyor. Yeni bir finansal olumsuzluk karşısında ekonominin tekrardan alacağı hasarı azaltmak için gerek kamu borcunun gerekse özel sektör borcunun azaltılması son derece önem arz ediyor. Borç konusu aynı zaman da ülkenin kredi notlarının da yükselmesi hususunda önemli bir parametre olarak bulunuyor.
  Finansal krizin ardından ekonomideki dengelenme sürecinde şirketlerin sermayeleri % 22,8 oranında gerilerken, halkın harcamaları da eksi % 1,1 ile ekonomiye negatif tesir etti. Mevcut ekonomik faaliyetleri artıran % 3,3 ile devlet harcamaları oldu. Sürdürülebilir bir büyüme için şirketlerin ve halkın yatırım ve harcamalarının artması şarttır. Bunun için ise halkın düşen alım gücünün ve şirketler için yatırım iştahının artması için faizlerin dışında reformlarla güven ortamının artırılması da önemli bir adım olacaktır.  

YORUM EKLE

banner471

banner473