Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin müzakere süreci önümüzdeki günlerde yeniden hız kazanacak...
Rum tarafı ve Yunanistan; Türkiye’yi köşeye sıkıştırabilmek amacıyla çok kapsamlı bir çalışma yürütüyor...
Özellikle garantilerin kaldırılması konusunda uluslararası kamuoyunun desteğini alma çabası gösteriliyor...
KKTC ile Ankara ise; garantilerin neden gerekli olduğunu anlatamıyor...
Bırakın dış dünyayı, kendi gençlerimize dahi Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünün ne kadar önemli ve gerekli olduğunu anlatamıyoruz...
Çok üzücü bir durum...
Halbuki; bu ülkenin ‘tanıtma ve enformasyon’ konusunda çok sayıda memuru var...
Devletin radyo ve televizyonunda, ayrıca ajansında ihtiyacın çok üzerinde personel var...
Ama tanıtım ve aydınlatma konularında gerekenler yapılamıyor...
Temelsiz görüşler ileri taşınırken, haklı olduğumuz konularda sesimizi duyuramaz haldeyiz...
Ne var ki; hayati önem taşıyan Kıbrıs davasını bu şekilde ileri götüremez, savunamaz ve destek bulamayız...
Önümüzdeki günlerde garantiler konusu tartışılırken, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya güç verecek, ayrıca Türkiye’ye yönelik saldırıları etkisizleştirecek önlemlere ve eylemlere ihtiyacımız vardır...
Garantörlüğün devamı, Kıbrıslı Türkler için hayati önem taşıyorsa, sesler yükselmelidir...
Sudan gerekçelerle susuzluk olmaz
Önümüzde ikinci büyük görev de basit sorunlarımızın artık ortadan kaldırılmasıdır...
Türkiye’nin gönderdiği hayat suyunu köylerimize dağıtamaz durumdayız...
Tamamen popülizme dayalı yönetim anlayışından kurtulmazsak, ufacık sorunları dahi çözümleyemeyiz...
Özellikle Karpaz’ın köyleri susuzluktan kırılıyorsa, oradaki insanlara eziyet çektiriliyorsa, bunun sorumluları ya kendilerini toparlamalı, ya da görevi yapabilene devretmelidirler...
Hayatımız ‘sudan gerekçelerle’ eziyet çekerek geçirildi...
Son 40 yılda sürekli elektrik kesintileri yaşadık...
Çok ciddi susuzluk çektik...
Kirli sularla hayatımızı idame ettirmeye çalıştık...
Çocuklarımızı zehirli yiyeceklerle büyüttük...
Bugün oldu hala veteriner kontrolü olmadan hayvan kesimleri yapılıyor...
Günlerce bidonlarda bekletilen sütler, halkımızın tüketimine sunuluyor...
Sebzelerin ve meyvelerin önemli bir kısmı aşırı dozda ilaç kullanılarak üretiliyor...
Arıtılmamış sularla ekmek üretimi yapanlar hakkında önlem alınamıyor...
İnsanları zehirleyen araçlar trafikten men eilmiyor...
Çöken yollar tamir edilmiyor...
Çöpler toplanmıyor, kirletenlere yönelik caydırıcı cezalar gelmiyor...
İşin en üzücü yanı, yazın sonuna geldiğimiz halde Lefkoşa-Girne anayolundaki orta refüjde ağaç boyunu bulan kuru otları temizlemekten aciz Karayolları Dairesi’ni adam etmek yerine popülizm yapılıyor...
İlgili Bakan Gönyeli çemberi yakınlarında taşeronlara temizletilen 3-4 kilometrelik alanda televizyonlara demeç vererek bunu büyük bir başarı olarak gösterebiliyor...
Sonra kafadan atmaya başlıyor:
“Orta refüjlere New Jersy veya benzeri bariyerler döşenecek”...
Ne zaman?..
Hangi parayla?..
Projesi nerede?..
Sonra bunları yapmak bir zaruret değil midir?..
Bunları yapmak ana göreviniz değil midir?..
Sadece 3-4 kilometrelik mesafeyi temizletip, geri çekilirken, Girne’ye kadar uzanan yolun temizliğini kimlere havale edeceksiniz?..
Bu şekilde devam edemez
Ülkenin hemen her yerinde ciddi sorunlar vardır...
Sorun sadece Lefkoşa-Girne anayolundaki otların temizlenmesi değildir...
Böylesi bir çağda ot temizliğinin ülke sorunu haline gelmesi aslında bizleri mahçup etmelidir...
Utancımızdan yerin dibine geçmeliyiz...
Na üzücü bir durum bu böyle?..
Girne-Alsancak yoluna gidiniz...
Yol çift şeritten tek şeride geçtiği zaman araçlar ilerleyemiyor...
Bu bölgede nüfus patlaması yaşandığı halde, parası yıllar önce Türkiye tarafından taahhüt edilen yolun projesi neden gerçekleştirilmiyor?..
Lefkoşa’dan, Ercan’a kadar olan yolun aydınlatması, temizliği, koruyucu bariyerleri neden tamamlanmıyor?..
Çöplerle kaplanan Sanayi bölgesinin sorumluluğu, bu işin üstesinden gelebilecek bir makama neden verilmiyor?..
Lefkoşa Belediyesi, parasızlıktan ve işçi azlığından dolayı bunları yapamıyorsa, hükümet işe neden el koymuyor?..
Trafik kazalarının patladığı bu ülkede neden caydırıcı önlemler alınamıyor?..
Hükümetin bakanları, yüzlerce müdür ve müsteşarları, üst ve alt kademe görevlileri ne yapıyor?..
İçine düşürüldüğümüz çaresizliğin nedeni nedir?..
Gelinen noktada artık geçersiz mazeretleri kabul edmeyiz...
Yıl sonuna kadar bu ülkede çözüm olsa da olmasa da iç sorunlarımızın çok daha ciddi boyutlara ulaşabileceğini dikkate alarak, hızlı bir şekilde toparlanmak zorundayız...
Mevcut yapı ile olmuyorsa, halkımızın başka seçeneklere başvuracağını herkes ciddiye almalıdır...
Artık mazeret değil, icraat istiyoruz...
İsdeyen yarı garantörlüğü olan diğer tarafa yani güneye çok rahat gidenilir ve yaşayabilir ben isdemiyorum varsın bu bozuk düzen düşe galka gitsin .masada gaybetmeyceyik zavalı olmayacayık .