Endonezya’da gerçekleşen G20 Zirvesini biz Kuzey Kıbrıs’ta resmen kılımız dahi kıpırdamadan izledik. Ne konuşuldu, neler tartışıldı hiç umurumuzda olmadı. Ama ülkede gıdada %200 aşan, üstelik kimsenin inanmadığı resmi enflasyon oranının %120 olduğu koşullarda yaşarken, dünya ekonomisinde ilk 20’de olan ülkelerin küresel değerlendirme ve çıkış yolu arayışlarının tık demeden izler gibi yaptık. Önemli idi, çünkü ülkedeki ağır enflasyon koşullarını erk sahipleri, yalnızca dünyadaki enflasyonist gelişmeye ve Rusya- Ukrayna ( NATO)  savaşına bağlıyorlar. Ama buna rağmen ilgi yok.
Bakın, G20’nin sonuç bildirisinde dünyanın ekonomide en büyük 20 ülkesi ne dedi? “ Merkez Bankalarının amaçlarına uygun şekilde fiyat istikrarını sağlamada kararlılığa sahip olduğu ve enflasyon beklentileri üzerindeki fiyat baskılarını yakından izlediğini” vurguladı. Peki, TL kullanan Kuzey Kıbrıs’ta, Türkiye Merkez Bankası ile KKTC Merkez Bankasının, Fiyat İstikrarını koruma diye bir gündemi var mı? Halbuki yasaları bunu emrediyor. Ama onların öncelikli görevi bu değilmiş gibi davranıyorlar.  KKTC Merkez Bankasının, TL Para Politikası üzerinde bir etkisi olamayacağı gerçeğinden hareketle, bizdeki Merkez Bankasını bu temelde eleştirmenin haksızlık olduğu ifadesinde hem fikirim. Ama, G20 sonuç Bildirgesinde yer alan; Merkez Bankalarının, “ enflasyon beklentileri üzerindeki fiyat baskısını yakından izlediğini “ ifade etmesini bir yere atamam. . 
İşte bu konuda KKTC Merkez Bankası hem kendini sorgulamalı, hem de bu temelde teşvik edici eleştirilerin de odağı olmalıdır. Çünkü bırakın, “ enflasyon beklentileri üzerindeki fiyat baskısını” KKTC’de resmen gerçekleşen resmi enflasyon ve ilan edilen enflasyon beklentisinin kat be kat fiyat artışı yaşanmaktadır. Bunu G20 jargonu ile de ifade edersek, “ fiyat baskısı” fiilen yaşanmaktadır.
 Değerli Ekonomist, Profesör Sayın Mustafa Besim bu gerçeğe işaret etti.’ Kuzey Kıbrıs’ta enflasyona yalnız döviz krizi ve dünyadaki enflasyonist ortam etki etmiyor’ dedi. Bunun için de konuyu açarak, ‘TL’nin döviz karşısında değer kaybı % 100 oldu. Dünyada da %10-15 enflasyon var. Bunların yol açtığıyla pahalılık %110-15 olsun; peki gıdada oluşan %200 pahalılık ne?’ dedi. TL’nin değer kaybı %100 diyelim. Peki, o zaman, kimsenin inanmadığı resmi verilere göre neden enflasyon Türkiye’de %84 de KKTC’de  %120? Ayrıca Sayın Besim’in işaret ettiği gerçekle olaya bakarsak, %100 lük döviz krizine, %10-15 civarındaki küresel enflasyonu da eklersek; o zaman gıdada KKTC de oluşan %200’ü aşan enflasyon ne oluyor? Yani en basit görünümle pahalılık, ana nedenlerin %70-80 üzerinde yaşanıyor. Bunun adı vurgun, spekülasyon, haksız kazanç demektir. Bu ne fiyat istikrarı, nede toplum huzuru bırakır. Ha erkte olanlar ile iş dünyası ve bağımsız kurumlar,” bana; çünkü biz, Güneyden alış veriş yapmaya gelenlerin yol açtığı ticaret hacminin artışına bakarız  ” diyorsanız, o zaman konumlarınızın önünde yazılan KKTC ismini de silin.
Bundan dolayı KKTC Merkez Bankasına önemli bir görev düşmektedir. Politika yapamaz. Ama G20 bildirisinde önemli vurgu yapılan; “ enflasyon beklentisi üzerinde gelişen fiyat baskısını” izlemek noktasını öncelikli görev kılmalıdır. Bunu raporlamalı ve bu raporları kamuoyu, Meclis ile Hükümetle paylaşmalıdır. Bu hükümeti halk, siyaset ve sivil toplum indinde Denetim ve Kontrol temelinde baskı altına almaya sevk eder. Aksi, en ilkel, vahşi kapitalizmin vurgun ve soygun ortamını besler. Bunun da ekonomiye, demokratik hukuk devletine, toplumun kurumsal varlığına dönük zarar vermesinden başka bir sonucu olmaz. Soyguncuların halkı ve ülkeyi soymasına yol açar. Bu yüzden, KKTC Merkez Bankası, raporunda olsun, G20’nin bu sonuç Bildirisine yer versin. Enflasyonun ve beklenti üzerindeki “ fiyat baskısını” izlesin; bunu raporlasın ve hizmet verdiği KKTC vatandaşlarına bunu duyursun.