banner564

Geçmiş de gelecek de alevlerde kayboldu gitti!

Barış harekâtlarının üzerinden yıllar geçmişti, genişleyen av sahaları bizim gibi ava meraklı olanlar için bir nimetti. Yıllarca Mesarya ovalarında dönüp dolaşmıştık. 
Hiç unutmam bir kış gününde iki arkadaşımla birlikte tanımadığım, bilmediğim bir bölgeye, fassa avına gitmiştik. Hava kapalı, yağmur bulutları adeta yüzümüze çarpar gibiydi. Ormanlık yollardan geçtikten sonra birden bire bir meydanlığa geldik. Aman Tanrım, çepçevre ağaçların ortasında bir alan, etrafta yalnızlığı simgeleyen tek tük evler. Bir sessizlik, bir sessizlik, kuş cıvıltısı bile yok. 
Sanki bambaşka bir dünyanın ortasına düşmüş gibi birbirimize baktık. 
Hayran kalmıştım. “KKTC de böyle yerler de varmış ta haberimiz yok” diye hayıflandım. Geldiğimiz yerin adına Kantara diyorlardı, harekatlardan sonra yeni adı Sinandağ idi. 1980’li yılların başıydı. Birlikte olduğum arkadaşımdan biri “ablamların burada evi var”  dedi.
Lefkoşa’ya döndükten sonra Kantara’da kira ile de olsa nasıl ev edinebilirim araştırmasına girdim. Araştırmalarım olumlu sonuç verdi. Kantara tercihim bazı arkadaşlarımın tuhafına gitmişti, “millet Girne, Girne diye yırtınırken, Allah’ın unuttuğu yerde senin işin ne” diyenler oldu. Aldırmadım, eşimin de onayını aldıktan sonra artık Kantaralıydım!
Bir kısmına koçan verilen, bir kısmı ise ne olduğu belirsiz, gelen, geçen hükümetlerin yıllarca yok saydığı, “böyle bir yer var mı” yaklaşımları içinde davrandığı Kantara hep mağdurları oynadı. Günümüze kadar harabeye dönmüş bakımsız, sahipsiz evler, tamir yüzü görmeyen yollar, sokaklar, belediyelerde sadece vergi toplamak maksatlı davranışlar. 
Hepsini yıllarca sineye çektik, çünkü Kantara KKTC’de cenneti temsil ediyordu, her mihnete katlandık.
Katlandık, birkaç gün öncesine kadar!
Kantara artık kabusun ortasında bir vaha gibi duruyor!
 Orta yaşlara yaklaşan çocuklarımın çocukluklarını doya doya yaşadıkları, uçsuz bucaksız yemyeşil ormanların o mis gibi havasını kokladığı yerleri yakıp kül ettiler. O ormanlar artık yok! Kaç gecedir gözüme uyku girmiyor. 
Sanırım o alevlere kurban edilen yerlerin yeşille buluşmasını yeniden görmek bizim yaşlarda olanların bir kısmına nasip olamayacak. 
Neden çıktı, nasıl büyüdü bunun tartışmasına girmek niyetinde değilim. Zira 40 senedir zaman, zaman muhatap olduğum zihniyetlerin bu günleri yaşamamızdaki rolünü iyi bilirim! Hele, hele politikacıların her yangın faciası sonrasında  “bu son olsun” söylemleri var ya, başımda kalan saçların dikildiğini hisseder gibiyim.
Yazık, hem de ne yazık. Yanan ağaçların yerine yeni fidanlar dikilebilir, hatta bu ağaçlar ekonomiye katkı sağlayacak zeytin, harup gibi fidanlar da olabilir ama ya o yılların oluşturduğu “MAKİ” bitki örtüsünü yaratabilir, oluştura bilir misiniz? Ne mümkün. En az 50-60 yılın geçmesi gerekecek.
Sorumsuzlukların, tembelliğin, cehaletin ve menfaatleri önde tutmanın bedeli KKTC tarihine kara bir sayfa olarak geçti bile. Geçmiş te, gelecekte alevler içinde kayboldu gitti!  
Ağlamak istiyorum! 

YORUM EKLE

banner471

banner474