banner564

Gerçeğin gözden kaçması

Dünyanın en güzel varoluşlarından biriydi. Büyük bir sevgi kapasitesi vardı. Çok gelişmiş bir varlıktı. Hem görüntüsü, hem de içsel varoluşu bir masal olacak kadar güzeldi. Saflığıyla ve taşıdığı şefkatle onun önünde açılmayacak kapı yoktu. Onun gücü şefkatinden geliyordu ve taşıdığı çok büyük bir gücü vardı. Işığı ona bakan gözleri yakacak kadar parlaktı. 
 Olabileceği en gelişmiş haldeydi bulunduğu şartlar altında. Zarif bir savaşçıydı; onurlu ve kudretli. Tüm dünyayı etkileyecek kadar güçlü erdemleri vardı. Ancak bu varlığın tüm hayatını en derinden etkileyen bir kusuru vardı. O bunların hiçbirinin farkında değildi. Kendinden korkuyordu. Belki de bu taşıdığı güçleri taşımaktan korkuyordu. Bu bilinmiyordu. Bir yandan bu bir kusurken, bir yandan da bunların farkında olmayışı da onu bir o kadar güzel yapıyordu. Ancak bu kadar saf güce sahipken, o bunların hiçbirisini kendi lehine kullanamıyordu. Çünkü o gerçekliğin aksine, kendisini hep kusurlu, düzeltilmesi gereken çirkin bir varlık olarak görüyordu. Dolayısıyla bu hüzünlü bir hikayeydi. Çünkü o kördü ve onun körlüğü sürekli hayatına mal oluyordu. O kendisini gerçekten acaba hiç görebilecek miydi? Yoksa kör olmuş bir şekilde mi geçirecekti hayatını? Bu nasıl oluyordu? Gerçekliği nasıl bu kadar çarpıtmayı başarmıştı? Her aynaya baktığında kusurlu ve hatalı birini görüyordu. Buna o kadar inanmıştı ki farkında olmadan hayatında yaşadığı tüm kötü olayları nerdeyse hak ettiğine inanıyordu. Hatta daha da üzücü olan o bu inancını desteklemek için hayatında kötü olaylar yaratıyordu. Kendisine dönüp baktığında ‘Evet gördün mü sen bu yaşadıklarını hak ettiğin için yaşıyorsun?’ diyordu.
 Hiç uyanma şansı var mıydı? Bu girdiği uykudan uyanabilecek miydi? Yoksa bu körlük içerisinde hayatını geçirmeyi mi seçecekti? Acaba bir sabah uyanıp, ‘ben ne yapıyorum’ diyecek cesareti gösterip, tüm gücüne ve güzelliğine uyanmayı seçebilecek miydi? 
 O bir yaratıcıydı, kendi gücünün farkındalığını kaybetmiş. Elinde sihirli değneği vardı tüm kapıların açılmasına sebep olacak. Ona verilmişti tüm ihtiyacı olan. Sadece uyanmalıydı ve görmeliydi kendi gerçekliğini tüm ihtişamıyla. Gerçekten görebilmeyi seçebilmeliydi. Bunun için önce uykuda olduğunu fark etmeli ve bunun ardına uykudan uyanmayı istemeliydi. Böylelikle tam, bütün ve kusursuz olduğu gerçekliğine uyanabilir ve hayattaki en büyük armağana sahip olabilirdi.  

YORUM EKLE

banner471

banner473