banner564

Gerçeklerden uzak yaşayamayız

   Varlıklı adamın hayatta iken çocuklarıyla ilişkilerinin ne kadar mükemmel olduğunu düşünelim…
   Baba hayatta iken; evlatlar arasındaki ilişkiler de mükemmel…
   Bazı babalar vardır ki; hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamayı tercih eder…
   Ve o gün geldiğinde mülklerinin paylaşımı konusunda evlatlar arasında görüşmeler başlar…
   Birisi “ben şunu istiyorum” dediğinde, diğeri “eee ben de onu isterim” diyorsa; işte o an kıyametin başlangıcıdır…
   Hele işin içine bir de gelinler veya damatlar girdiğinde; babanın sağlığında can ciğer olan kardeşler bir anda düşman kesiliverirler…
   Bunun yüzlerce, binlerce örneği vardır…
   Hatta avukatların değerlendirmesine göre; baba veya anne öldükten sonra mal varlığını uzlaşı ile paylaşan kardeşler, kavga edenlerden çok daha azdır…
   Paylaşım öncesinde “biz dünürümüzle veya eltimle, bacanağımla çok güzel anlaşıyoruz” diyenler de, iş paylaşıma geldiğinde düşman oluveriyor…
   Öyleyse ‘mal paylaşımını’ ve ‘mülkiyet hakkını’ küçümsemeyelim…

Onlar ne yaptı, bizler ne yapıyoruz?

   Biz Kıbrıslı Türkler, 1974 sonrasında ‘koşulların da etkisiyle’ çok ciddi değişimlere uğradık…
   Özellikle ‘ganimet düzeni’ bizleri ‘dostluktan, sevgi ve saygıdan’ çok uzaklaştırdı…
  “Onun var da benim neden olmasın” yarışı bir yana…
   “Ona daha çok verdiler” diyerek, az ve çok alanların kıskanç tavırları ve paylaşım kavgasıyla bugünlere gelmiş olduk…
   Ve 3 yıl öncesinde Rumlara altın tepside sunduğumuz Maraş’ın şimdi bizim olduğunu iddia ederek ilerlemeye ve oralardan da bir şeyler koparmaya çalışıyoruz…
   Bu görüşe karşı çıkanları ise ‘satılmış’ veya ‘Rum uşağı’ gibi çirkin ifadelerle kınamaya çalışıyoruz…
   Bunlar kabul edilebilecek davranışlar değildir…
   Kendi kendimize fikirler üreterek, uluslararası hukukun dışına çıkma gayretlerimiz boşunadır…
   Tam tersi içte birlik ve beraberliğimizi daha da yıpratıcıdır…
   Böylesi bir gidişatın toplumlara huzur ve mutluluk getirdiği görülmüş, duyulmuş değildir…

Onlar yapmadı mı?

   Evet; 1963-74 arasında Rumlardan çok çektik…
   Şehitler verdik, bazı bölgelerde evlerimizi kaybettik…
   Ancak; 1974 sonrasında elde ettiğimiz olanaklar, önceki yıllarda kaybettiklerimizden çok daha fazladır…
   Mukayese bile edemeyeceğimiz kadar fazladır…
   Öyleyse başından itibaren yapılması gereken ‘adil bir düzenlemeye’ gitmekti…
   Nüfus mübadelesinin ardından kalıcı bir anlaşma ile mülkiyet sorunu halledilmeliydi…
   Bunu başaramadık…
   Ankara’nın başlangıçta izlediği siyaset, Kıbrıs sorununun federasyon çerçevesinde çözülmesiydi…
   Barış Harekâtı’nın Başbakanı Bülent Ecevit, uluslararası hukuku dikkate alarak ‘Federe Devlet’ dışında bir adımın atılmasını kabul etmemişti…
   Ne var ki; Türkiye’de askerin iktidar olmasıyla birlikte merhum Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, ayrı devlet ilanını ileri götürdü…
   Bugün oldu, Türkiye’nin ‘yakın dostu’ olarak bilinen Arap ülkeleri dahi KKTC’yi tanımadı…
   Dağlık Karabağ’ı Türkiye sayesinde geri alan Azerbaycan’ın tanıması da 18 Temmuz günü rafa kaldırıldı…
   Mısır, Suriye, Lübnan, Katar, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’ın, Güney Kıbrıs’la (Kıbrıs Cumhuriyeti) ilişkileri tarihin en ileri seviyesindedir…
 
Daha neyi bekleyeceğiz?..

   Gelinen aşamada daha kaç yıl ‘tanınmayı’ bekleyeceğiz…
   Geçmişte yaşadıklarımızı bırakın Türkiye’ye; kendi gençlerimize dahi anlatamadık…
   Tamamen çıkar ilişkisine dayalı bir siyaset düzeni yarattık…
   Her ay sonunda maaşların ödenip, ödenmeyeceği kabusuyla yaşıyoruz…
   İyi eğitim alan gençlerimizin dışlandığı, parti rozeti takanların başa getirildiği çarpık bir yönetim şekliyle, Kıbrıs’ın kuzeyinde harikalar yaratacağımızı mı düşünüyoruz?..
   Bir an için bugünkü düzenin 10 yıl daha devam ettiğini kabul edelim…
   Geriye kalan Rum mülkleri de elden gittiği zaman ne yapacağımızı, nasıl ayakta durabileceğimizi bilen var mıdır?..
  Kimlerin Bakan, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olacağını ve bu görevlere getirilenleri kimlerin ‘yönlendireceğini’ tahmin edebiliyor muyuz?..
 
Peki ne olmalı?..

   Önümüzdeki seçenekler çok da fazla değildir:
   Bu şekilde çarpık bir düzen içinde geleceği belirsiz bir şekilde yaşamaya devam mı?..
   Bizlere şu ana kadar siyasi eşitlik düzeyinde ortaklık hakkı vermeyen Rumları 50 yıl daha beklemek mi?..
   Yoksa vilayetleşme mi?..
   AB üyesi olmuş bir ülkenin yüzde 40’a yakın kısmının bir başka ülkeye ilhak edilmesine izin verilir mi?..
   Veya Kıbrıslı Türkler böylesi bir seçeneğe destek verir mi?..
   İki sorunun da cevabı “evet” değildir…
   Tercihimiz bu şekilde devam edip, başa geleni çekmek mi?..
   O da halkın tercihi değildir…
   Rum’a yama olmak hiç değildir…
   Öyleyse ne yapmalı?..
   BM nezdinde etkin girişimler yaparak, iki bölgeliliği koruyacak ve AB’den eşit düzeyde yararlanacak bir çözümü zorlamak doğru olandır…
   En zor konu olan mülkiyet sorununun çözümü için de bilemediniz 20 milyar dolarlık bir kaynak yaratılmalıdır…
   Mal yüzünden kardeşin kardeşle kavga edip küstüğü bir dünya düzeninde, hiç kimse malını bir başkasına hediye edecek değildir…
   Bu gerçeği hala anlamayan varsa; onların izinden gitmek intiharı tercih etmektir… 

YORUM EKLE
YORUMLAR
Hasan Nuri
Hasan Nuri - 3 yıl Önce

KKTC nin tanımayacağını Kıbrıslı Türkler hariç tüm Dünya biliyor, KKTC yi kurduğumuz zaman BMGK ve 5Daimi ülkemin açıklamalarında Kıbrıs Cumhuriyetinde başka bir Cumhuriyet kurulması ve tanınması gayrı yasaldır kararı ile bu güne kadar BM yi karşısına alıp KKTC yi tanıyan bir ülke de olmamıştır, Ben yaparım olur ile yaşayan Devletimizin Tanınmaya harcadığı paralar da maalesef bir işe yaramamıştır, Kırk yıldır Uluslararası toplum dışında kalan ve tanınmayan KKTC nin bugün geldiği nokta ise içler acısıdır, yöneticilerimizin KKTC er geç bir gün tanınacaktır açıklamaları ile kısır döngü içinde olan Kıbrıslı Türkleri ne Libya Pakistan Azerbaycan Uganda ve ne de başka bir Ülkenin tanıması BM kararı durdukça imkansızdir ,
KKTC yi ilan ettiğimiz gün KKTC yi tanımaya sadece iki Ülke hazırlanmıştı Biri Pakistan ve diğeri Oman (Umman ) Pakistan ABD nin uyarısı ile ve Oman’nin İngiltere’nin uyarısından dolayı KKTC yi tanımaktan vazgeçmişlerdi.

Turkish power
Turkish power - 3 yıl Önce

Milliyetçi cini de tanıyan yok çözüm yollarınızı rica edelim hasan bey temcit pilavı gibi herkesin bildiği şeyleri tekrarlayıp durmayalım rumlara siyasi eşitliği nasıl kabul ettireceksiniz buyrun yoksa boş propaganda karin doyurmuyor

Öz
Öz - 3 yıl Önce

Bir de Pasaport Meselesi çıktı. Anastasiadis özünde 2 devlet çığırtkanlarını, genelde Tüm K/Türklerini pasaport vermemekle tehdit ederken, birisi de Kıbrıs pasaportlarını yakmayı önerdi. Yakma işi ilginç geldi. Özellikle kaç UBP linin pasaport yakacağı merak konusu. Bence madem BMGK karalarına göre Taksim ve Enosis yasaklandı, pasaport alırken, vatanın bölünmez bütünlüğüne bağlı kalacağına Kurana el basarak yemin etmeyi zorunlu saymaymalılar. Bakalım,yeminine rağmen kaç kişi pasaport alır görelim.

Turkish power
Turkish power - 3 yıl Önce

Hasan bey pilav da iş yok ya suyunu çekmiyor ya içinden taş çıkıyor ya buharını atmamış hep aynı temcit pilavı şöyle biraz özbek pilavı iran pilavları bulgur pilavı vs deneseniz bir de kuru fasulyenizi görsek ama oda gaz yapmasın saygilar

Turkish power
Turkish power - 3 yıl Önce

Mr öz demek ki palikarya sizi siyasi olarak eşit kabul etmiyor gündelikçi arıyor siz de kktc pasaportlarinizi bırakıp istavroz çıkararak rum pasaportu aliniz

Turkish power
Turkish power - 3 yıl Önce

Yeni duzenciler ingiliz muhipleri taşnak hınçak cılar palikarya borazanlari santajci sendikalar dünürler zangoç çırakları sehadetin anlamını bilmeyenler meksika federalistleri tüyü yolundan kaz gibi çoğalıyorlarsa doğru yoldayız durmak yok yola devam ha ha ha ve de ha ha ha

banner608

banner474