Kuzey Kıbrıs’ta kağıt üstünde 18 tane gölet vardır…
Bunların yarıdan fazlası yıllardan beri su tutmuyor…
Ana nedeni ise bakımsızlık ve ihmaldir…
Kuşkusuz; ihmalin sorumlusu tek başına şimdiki hükümet değildir…
Yılların ihmalinden söz ediyoruz…
Bakımı yapılmayan ve su tutmaz hale gelen göletlerden ikisinin son aylarda temizlenmiş olmasını elbette memnuniyetle karşılıyoruz…
Tatlısu ve Değirmenlik göletlerinin belediye-bakanlık işbirliğiyle temizlenip, aktif hale getirilmesi sonrasında diğerleri için de aynı adımlar atılmalıdır…
Kuşkusuz bunun için bir miktar harcamaya ihtiyaç vardır…
Her gölet için bir dolayında harcamadan söz ediliyor…
Toplamda 10 gölet için 10 milyonluk bir bütçe yeterlidir…
Önemli olan bu kaynağın yaratılması için, başka harcamalardan kısıtlamaya gitmektir…
Ama bunu da yapamıyorlar…
Yeşilırmak barajı yapılamadı
Bir diğer konu; Asrın Projesi’nden 25 yıl kadar önce dönemin Türkiye Büyükelçisi’nin, buradaki hükümetlere sunmuş olduğu Yeşilırmak Baraj projesinin reddedilmesidir…
O günleri unutamayız…
Büyükelçi, beraberinde teknik bir heyetle birlikte, KKTC’den bazı bakanları da yanına alarak bölgeye gitmişti…
Ziyaret öncesinde organize edilen bir grup yol kesmiş “bizi çiğnemeden baraj için öngörülen bölgeye gidemezsiniz” demişti…
Yaşanan bu sıkıntı sonrasında Büyükelçi, Lefkoşa’ya dönerek projeyi rafa kaldırmıştı…
Halbuki; Yeşilırmak’ta büyük bir baraj yapılmış olsaydı; Trodos’tan akan sular burada toplanacak ve KKTC’nin ihtiyacını büyük ölçüde karşılayabilecekti…
Şimdi gelinen noktada Anamur suyuna karşı çıkanların ‘olmayan kaynaklardan’ söz etmesi ve Türkiye’ye bağımlı hale gelinmesinin tehlike yarattığını iddia etmesi inandırıcı değildir…
Bizim hikayemiz böyle
Bizler öyle bir hale geldik ki; kendi ihmallerimizin üzerini örtebilmek için her konuda suçu Türkiye’nin üzerine atıyoruz…
Bu doğru değildir…
Türkiye denizleri aşarak bizlere suyu getirdiği zaman, kendi topraklarımız üzerinde depolarımız ve nakliye borularımız hazır değildi…
Yıllarca yan gelip, yattıktan sonra bir sabah suyun akışını görünce “vay anam şimdi ne yapacağız?” diyen belediye başkanları vardı…
Azınlıkta olan bir kısım ise ton başına 2 lira 30 kuruşun çok yüksek olduğunu iddia ederek, sözleşme imzalamaya inatla karşı çıkmıştı…
Türkiye; yatırım maliyetlerini dikkate almadan 5 yılı aşkın bir süreden beri fiyat artışına gitmedi…
Ancak bazı belediyeler 2 lira 30 kuruşa alınan suyu vatandaşlara 7, hatta 8 liraya fatura etti…
Daha sonra Devlet Su İşleri, suyun fiyatını ton başına 7.5 liraya çıkardı…
Belediyeler de bunu en az ikiye katlayıp halka 15 liradan satmaya başladı…
Ne güzel ticaret değil mi?..
Aradaki farka bakıldığı zaman elde edilen kazancın büyüklüğünü anlamak zor değildir…
Anamur suyunun burası için hayati önemi vardır…
Ama KKTC’deki kaynaklar da güçlendirilmelidir…
Suyumuz YOK , Elektriğimiz YOK , Güvenli Yollarımız YOK , Altyapımız YOK , Doktorumuz İlacımız YOK , Ulaşım YOK , Bakım ve Onarım YOK , Üretim YOK , İcraat YOK !!
YOKLAR ÜLKESİ KKTCye HOŞ GELDİNİZ. !!