banner564

Güzel ülkemize iyi hizmet verilmeli

  Yüksek Mahkeme eski Başkanı Şafak Öneri; tam 4 yıl önce tüm siyasi parti liderlerini ziyaret ederek, suçlardaki artışlara ve yargının sorunlarına dikkat çekti...

  2014’te 18 bin 355 hukuk davasının dosyalandığını, buna 2013’te tamamlanamayan ve 2014’e aktarılan 13 bin 254 hukuk davasının daha eklendiğini söyledi...
  Bu dosyalara bakan hukuk mahkemesinin tümünü tamamlayamadığını ve 12 bin 822 dosyayı 2015’e aktarmak durumunda kaldığını; 2015 yılının ilk yarısında bu davalara 11 bin 889 dava daha eklendiğini anlattı... 
  Ceza davalarındaki durumun da benzer şekilde olduğunu, 2015’in ilk 6 ayında 18 bin davanın daha dosyalandığına dikkat çekti...
  Öneri’nin, uyuşturucu davalarına ilişkin uyarıları da çok önemliydi... Birlikte okuyalım:
  “Uyuşturucu sayısı korkunç boyutta. Bakın 15 yıl önce, 2000’de toplam 34 dava görmüşüz. 2014 yılında bu sayı 287’ye yükseldi. 2015’in ilk 6 ayında 119 dava dosyalandı. Bu rakamlar kimseyi yanıltmasın çünkü mahkemeye gelen rakamdır bunlar… Uyuşturucuya yönelik suçlarda tespit edilemeyenler bu rakamların en az 3 katıdır...” 
  Şafak Öneri en büyük sorunun Yüksek Mahkeme’de yaşandığını belirtirken, bin 500 davaya sadece 3’er yargıçtan oluşan 2 heyetin bakabildiğini ve her gün bir dosyaya bakılması halinde bile tümünün sonuçlanması için bin 500 güne ihtiyaç olduğuna dikkat çekmişti...

Peki, ne oldu?
 
  Dört yıl önceki açıklamayı bugün neden gündeme getiriyoruz?..
  İşte en can alıcı nokta budur...
  Gündeme getiriyoruz; çünkü görev süresi 4 yıl önce dolan Yüksek Mahkeme Başkanı kapı kapı dolaşıp, ülkenin içinde bulunduğu durumu; suç patlaması karşısında yargının ve polisin yetersizliğini ortaya koyarak ‘acil önlem’ talep etmesine karşın herhangi bir önlem alınmadı...
  Kapısı çalınan tüm partiler, ülkenin kanayan yarasına aldırış etmedi...
   Öneri’den sonra şimdiki Başkan Narin Şefik de yetkilileri defalarca uyardı ve önlem çağrısı yaptı…
   Ne var ki; bu çağrılar da karşılıksız kaldı… 
   Varsa koltuk, yoksa koltuk...
  Varsa siyasi çıkar, yoksa kişisel çıkar...
  Memleketin kanayan yarasını dikkate almadılar...
  Yüksek Mahkeme’de üye sayısını değiştirmek için Anayasa’da iki satırlık bir değişimi seçimlerle birlikte referanduma götürmediler...
  Mahkemeleri teknolojik açıdan yenilemediler...
  Yüce meclis, hem halkımızın, hem devletimizin geleceğini ciddi anlamda tehdit eden suç patlamalarını gündemine alıp, eksikleri giderici adımlar atmadı...
  Hepsinden önemlisi ceza yasaları değiştirilmedi...
  Halbuki; Öneri’nin uyarıları arasında Ceza Yasalarının tümüyle değiştirilmesi ve günün şartlarına uyarlanması gerektiği de vardı...
  Ceza yasalarının tümüyle ‘sil baştan’ olması gerektiğine dikkat çekmişti...
  Onu da yapmadılar...

Cezaevi doldu, taştı

  O günden bu yana KKTC’deki suçlarda ciddi artışlar oldu...
  Mahkemelerin karar üretmede geç kaldığını, cezaevinin dolup, taştığını, dolayısıyla ‘Tutuklu yargılanma’ olasılığının azaldığını gören ‘kötü niyetliler’ daha da cesaretlendi...
  Adam dövmeler, bıçaklı-silahlı cinayetler, uyuşturucu kaçakçılığı, sahtekârlık, hırsızlık olaylarında patlama yaşandı...
  Bir turizm ve eğitim adası olmakla övünen KKTC’nin, son zamanlarda cinayetlerle anılır ülke konumuna gelmesinin en büyük sorumlusu kötü siyasettir...
  Ve bizler zaman zaman heyecana kapılarak, yolsuzluk ve suistimal dosyalarının neden sonuçlandırılmadığını soruyoruz...
  Kendi kendimizi bu şekilde avutuyoruz...
  Halbuki; o dosyaları ileri götürebilecek bir polis gücü ve dosyalara hızlı bir şekilde bakabilecek yargı gücü kalmadı...
   Yazık ve günah değil mi?..  

YORUM EKLE

banner471

banner474