Kıbrıs müzakereleri ‘buzdolabına’ girdi ama Rum Yönetimi’nin Türkiye ve KKTC aleyhinde girişimleri artarak devam ediyor…
Özellikle ‘üçlü anlaşmalar’ geleceğe yönelik kaygılarımızı artırıyor…
Yunanistan’la birlikte ve ağırlıklı olarak Arap ülkeleriyle gerçekleştirilen üçlü anlaşmalar ‘ortak savunmayı’ da içeriyor…
Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün ve İsrail’le yapılan anlaşmalar karşısında KKTC’nin tepkisizliği ve çaresizliği ise ayrı bir endişe kaynağıdır…
Avrupa Birliği ve çok sayıda Arap ülkesi tarafından şımartılan Rum liderliği, Kıbrıslı Türkleri ‘azınlık statüsünde’ ve Türkiye’nin güvencesinden mahrum bir şekilde yaşatmak için büyük çaba harcıyor...
Doğal gaz konusunda dev şirketlerle işbirliği yaptığı için, bunu da ‘büyük bir güç’ olarak görüyor ve Kıbrıslı Türklerin haklarını göz ardı ederek sondaj çalışmalarını sürdürüyor...
Sondajları yürüten ABD, Fransa ve İtalya ile ortak askeri tatbikatlar yapıyor…
Yine bazılarına göre ‘önemsiz olan’ bu tatbikatların ardında Türkiye’nin olası bir hareketini önleme stratejisi vardır…
Ne var ki; KKTC’yi yönetenler bu konularda ne bir tepki veriyor, ne de karşı önlemleri gündeme getiriyor…
Basit iç kısır çekişmelerle gün dolduran iktidarlar sayesinde Kıbrıs Türk halkının haklı çıkarları gün geçtikçe daha çok tehdit altına giriyor…
Kuşkusuz; bu süreçte Kıbrıslı Türklerin nasıl bir gelecek istediği çok önemlidir...
Halkın ezici bir çoğunluğunun siyasilere güven duymadığı ise ayrı bir gerçektir...
Güvensizliğin belli başlı nedenleri şunlardır:
-Elektriklerin sürekli kesilmesi.
-Akaryakıt krizi.
-Hastanelerde ilaç, doktor ve hemşire eksikliği.
-Türkiye’den su gelmesine karşın, hala bazı bölgelerde susuzluğun yaşanması.
-Yolların bozukluğu...
-Çevre kirliliği...
-Çiftçi ve hayvancının, ürün bedellerini zamanında alamaması...
-İstihdamlarda partizanlığın devam etmesi...
-Yatırımcılara işkence çektirilmesi...
-Tüketilen yiyeceklere güven duyulmaması...
-Trafik kazalarındaki artış ve şiddet olayları...
-Uyuşturucu patlaması...
Çare yok mu?
Yukarıda sıraladıklarımızın büyük bir kısmı ‘ciddi bir yönetim’ oluşması halinde en fazla iki yıl içinde çözülebilecek sorunlardır...
Ayağımıza kadar gelen suyu dağıtma becerisini gösteremiyorsak, bunun suçunu kendimizde aramalıyız...
İnsanları perişan eden yönetim beceriksizliği, ciddiyetsizlik ve ihmallerdir...
Halbuki; yolların yapılması, denetimlerin ve cezaların artırılması halinde trafik kazaları da asgariye çekilebilir...
Gıda tüketiminde yaşanan sorunların çözümü için üreticinin bilinçlendirilmesi ve denetimlerin artırılması zor bir iş değildir...
Yatırımcıya yönelik uygulamalarda Güney Kıbrıs’ın örnek alınması yeterlidir...
Özetle daha güzel, daha güvenli bir KKTC için ‘çare’ vardır...
En büyük güç ise; Türkiye’nin arkamızda durması, desteğini eksiltmemesidir...
Kötü yönetimler sonucu yıllardır kronikleşen sorunlar yumağı KKTC de yine seçim tam tamları çalmaya başlamıştır ! Beceremediğimiz Siyaset sonucu Bölgemizde ve çevremizde istenmeyen KKTC yi yaşanamayacak bir Ülke haline getirebildik , Doğasını , çevresini mahvettik ! Ülkemiz ve Toplum için icraat yapamayan kasası boş Devletimiz seçim tam tamlarını çaladursun her geçen gün fakirleşip yoksullaşan Kıbrıslı Türkler kendi kaderine terk edilmişlerdir bu saaten sonra ise Kıbrıslı Türkler sil baştan bir Ülke yaratamaz ise KKTC de gelecek beklemek bir hayal olacaktır !!