Kendini Rum ve Yunanlıların ‘en yakın dostu’ ilan eden ve AB Komisyonu Başkanı seçildiği gün güneyde onuruna partiler verilen Juncker, 2 günlük ziyareti sırasında büyük bir iş başardı!..
Ne yaptı bilir misiniz?..
Kıbrıs’ın ‘hellimi’ konusunda iki lideri uzlaştırdı!..
Nasıl mı?..
Rum Tarım Bakanlığı tarafından, Brüksel’e yapılan ‘tescil başvurusunun’ sadece ‘Hallumi’ olarak değil aynı zamanda ‘Hellim’ adıyla tesciline onay verildi...
Bu olay bizim tarafta ‘büyük bir başarı’ olarak yansıtıldı...
Halbuki gerçek durum çok farklı...
Atılan bu adımla Rumların 41 yıllık hayali gerçekleşmiş oldu...
Onlar başından beri ‘satmak istediklerinizi, yasal devletin onayı ile yasal limanlardan satabilirsiniz” diyorlardı...
Bizim taraf da buna karşı çıkıyordu...
Bizim limanlarımız yok mu?..
Öyleyse; kendi ürünlerimizi neden kendi limanlarımızdan göndermeyelim?..
Kıbrıs Türk tarafının ve Ankara’nın değişmeyen politikası neydi?..
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1963 yılında silah zoruyla yıkılmış olması ve Kıbrıslı Türklerin bu devletin altına ‘yama olarak’ girmemesi...
Peki şimdi ne oluyor?..
Kuzeyde üretilen hellim, Rum tarafından ‘onay aldığı’ takdirde, Rum limanlarından ihraç edilebilecek...
Bunun bir de tersini düşünelim...
Hellimi, eğer ‘ihraç edilebilecek kalitede’ üretebilir ve onay alabilirsek, Rum limanlarından göndermeye başladığımız takdirde, bunun ardından diğer ürünler gelmeyecek mi?..
Ayrıca ithalatçı Mustafa Efendi, “Neden bana da Limasol Limanı’ndan sıfır gümrükle ithalat izni vermiyorsunuz?” diye sormayacak mı?..
Türkçesi böyledir
Rumlar ‘hallumi’ yanında ‘hellim’ yazılmasına neden itiraz etmedi?..
Çünkü pasaport ve kimlik kartlarında da hem Rumca, hem Türkçe ifadeler vardır...
Dolayısıyla ‘hallumi’ paketinin bir köşesinde ‘hellim’ yazılması ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tezlerine aykırı değildir...
Yarın Domates tohumunun tescili söz konusu olurda bir köşesine ‘domada’ yazacaklar, diğer köşesine de domates...
Ya da ‘lokumi’ ve ‘lokum’...
‘Badada’ ve ‘Badades’...
‘Caciki’ ve ‘cacık’...
Benzer kelimelerimiz çoktur...
İhraç kalitesinde ürün var mı?
Yanıt arayan bir soru
Şimdi ‘Hallumi’ ve ‘hellim’ meselesinin bir başka boyutunu ele alalım...
Kuzeyde üretilen hellimler, bırakın ihracatı; iç piyasada tüketilebilecek kalitede değildir...
O zaman, bu tarihi hata, yani Rum egemenliğine girme adımı bizlere ne kazandıracak?..
Okurları yanıltmamak için dün Hayvan Üreticileri Birliği Başkanı Mustafa Naimoğluları’nı aradım...
Naimoğluları aynı zamanda Koop Süt’ün Yönetim Kurulu başkanıdır...
Köylü çocuğu olduğu için hellim üretimini en iyi bilenlerdendir...
Hellimin onay alabilmesi için İnek Sütüne en az yüzde 49 oranında kuzu ve koyun sütü karıştırılması gerektiğini söyledi...
Bizde halen bu oran yüzde 10 civarında...
Hatta özel üretimde daha da alt seviyelerde...
Hatta bazılarında tamamen süt tozu ile üretim...
Neden böyle?..
Onu da izah edelim...
Naimoğluları güneyde 800 bin, kuzeyde ise 350 bin dolayında küçükbaş hayvan bulunduğunu söyledi...
Ayrıca kuzeydeki küçükbaş hayvanlarda ciddi hastalık sorunları var...
Üreticiler, Scrapi, Brucella, Tüberküloz, Maedi Visna hastalıklarına karşı mücadele edemiyor...
Bu konuda bir devlet politikası yok...
Yine soğuk zincir meselesinden dolayı yılın 6 ayında koyun ve kuzu sütü üretimi duruyor...
Ve siz bu şartlar altında ‘hellim’ üretiyorsunuz...
Kendi halkınıza bile kaliteli hellim yediremez iken, Rum tarafı üzerinden ihracatı nasıl başaracaksınız?..
Başından beri, Kuzey Kıbrıs’ın birleşmeye hazır olmadığını vurguladığımızda dinleyen ve önlem alan olmadı...
Şimdi, Juncker’in bu büyük başarısı (!) ile başımızı duvara vuracağımız günlerin yakınlaştığını görebiliyor muyuz acaba?..
Hiç sanmıyorum...
Bazıları, kişisel durumlarından veya birilerine öfkelerinden dolayı “Nasıl olursa olsun ama bir anlaşma olsun” görüşüyle hareket ediyor...
Önemli olan o düşünceki insanlarımıza da gerçekleri anlatmak ve onları ikna etmektir...
Hepimiz anlaşmadan yanayız...
Ama buna hazır değiliz...
Ayrıca karşımızda bizleri istemeyen bir toplum var...
ELAM yine devrede
Bakın, Hellim konusundaki teslimiyetin ilan edildiği gün, yani dün; Güney Lefkoşa’ya geçen Kıbrıslı Türklerin araçlarına ELAM’ın broşürleri asıldı...
Kamera sistemiyle donatılmış Alfa Süpermarket’in bahçesinde bunu gören olmadı mı sizce?..
Elbette gördüler...
Ama engellemediler...
Broşürde, 20 Temmuz aleyhtarı eylemin duyurusu vardı...
Eylem duyurusuna, onların gözüyle baktığımızda normal mi?..
Normal...
Ama altında Rum liderliğine nasıl bir mesaj verildiğini birlikte okuyalım:
“Kıbrıslı Türkleri KARDEŞ olarak görmek isteyen sizler, kayıp olan evlatları için ağlayan anaların gözlerine bir bakın...”
Sanki bizde kayıp veren analar yokmuş gibi...
Bu nasıl bir fanatizm?..
AB üyesi olmuş bir ülkede, çözüm müzakerelerinin yoğunlaştığı bir dönemde, Kıbrıslı Türkler aleyhinde insanları kışkırtan bu ELAM’ı neden durdurmuyorlar?..
Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Müzakerecimiz; bu soruyu karşı taraftaki muhataplarına soramazlar mı?..
“ELAM’ı neden durdurmuyorsunuz?..”
Ve sizler ELAM’ı cesaretlendirirken bizlere de “garantilerden vazgeçiniz” diyorsunuz...
Bunun anlamı nedir bilir misiniz?..
Garantileri bıraktığımız gün, adanın Türklerden temizlenmesi demektir...
Türklerin buradan yok olmasını onaylamaktır...
Böylesi tarihi bir hatayı omuzlayanları ne tarih affeder, ne şehitlerimiz, ne de bizler...
Asla affedilmez...
Aynen doru biz hala uyuoruz bu Larin hedef enosis butun adayi zapdetmek yamayok