banner564

Hanefiliğe övgü: İslam’a biraz daha içinden bakalım!

Sizi bilmem ama 1963 yılında başladığım ilkokulda bize, dinimizin İslam, mezhebimizin ise Hanefilik olduğu öğretiliyordu. 
1940 doğumlu Avrasya ve Orta Asya tarihçisi ve arkeoloğu Frederick Starr, Hanefilik akımının Orta Asya’da 800-1200 yılları arasında, bilimsel bir atılım çağı yaşanmasında belirleyici bir rol oynadığı iddiasındadır. 
Diğer dinlerde de olduğu gibi İslam’da da çeşitli mezhepler vardır. Hanefiliği diğer İslam mezheplerinden ayıran temel özellik, çok geniş bir yorumlama kabiliyeti sağlamasıdır.
Starr’a göre bu şu anlama gelir:
•    Hanefilik, hukuki meselelerde katı bir literalizme bağlı değildir.
•    Akıl yürütmeyi, toplumun ihtiyaçlarını ve örfü dikkate alır.
•    Metni her durumda olduğu gibi uygulamak yerine, amaç ve mantığı esas alır.
Starr, özellikle “rey ekolü” olarak doğmuş Hanefi geleneğinin, Şafii veya Hanbeli mezheplerindeki daha sınırlı yorum çerçevesine kıyasla çok daha geniş bir düşünsel hareket alanı sunduğunu vurgular. 
Orta Asya’da 8–12. yüzyıllar arasında yaşanan büyük bilimsel-altın çağ, sadece bilim insanlarının yaratıcılığıyla değil, aynı zamanda hukuki ve entelektüel özgürlük ortamıyla mümkün oldu. Bu ortamın merkezinde ise Hanefilik vardı.
Hanefiliğin egemen olduğu bölgelerde –Buhara, Semerkant, Fergana, Merv, Harezm– astronomi, tıp, matematik, şiir, felsefe ve sosyoloji olağanüstü gelişmişti. Starr’a göre bu bir tesadüf değildir; mezhebi yöntemin bilimsel zihniyete yakın olmasının bir sonucudur.
Starr gibi bilim adamları, anılan yıllarda yaşanan aydınlanmanın çöküşünü İslamik gericilikle ilişkilendirmekten kaçınırlar ve daha nesnel nedenler üzerinde dururlar. Bu nedenlerin başında Doğu ile Batı arasındaki ticaret yollarının yön değiştirmesi ve bölgede fakirleşme ile birlikte şehir yaşamının çökmesi vardır. Bu değişim bölgenin ekonomik gücünü zayıflattı, ekonomik canlılığın kaybolması sonucunda bilimsel üretim de çöktü.
Bu gelişme sırasında İslam anlayışında da değişiklikler oldu ama… Medrese sistemi bilimi tartışmayı bıraktı ve “dini ilimler” denen çalışmalara yöneldi; akılcıl yöntemler ile dünyayı anlamaya çalışmak neredeyse suç haline geldi. İbni Sina gibi bilim adamları ekonomik çöküntü ve hatta salgın hastalıkların sorumlusu ilan edildiler.
Dini gericiliğin olduğu yerde bilim olmaz… Bilimin olmadığı yerde ekonomik gerilemeye karşı durulamaz!
Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde dün ilginç bir konferans vardı: “Kayıp Mirasa Yolculuk: Bilim Tarihi ve İslam Medeniyetinin İnsanlığa Katkıları”…  Adını ilk defa duyduğum İslam Bilim Tarihi Araştırmaları Vakfı (İBTAV) Mütevelli Heyeti Üyesi Necmeddin Bilal Erdoğan, izleyicilerine bu dönemi anlattı.
Kim bilir ne anlattı?
 

YORUM EKLE

banner471

banner473