Kıbrıslı Türklerin en büyük özelliklerinden biri; birçok olay karşısında suskun veya tepkisiz kalmaktır…
Özellikle hayati önem taşıyan konularda suskun kalırsanız; sizi anlayan insan bulamaz, doğruların öğrenmesine yardımcı olamazsınız…
Mesela; 1974 öncesi ve sonrasındaki yaşam kalitesi, güvenlik koşulları, eğitim, kültür, sağlık ve sosyal yaşam…
Bizler özellikle 1974 sonrasında ‘bir yandan yaşam koşullarının değişmesi’, diğer yandan savaşın getirdiği kazançlar sayesinde; mücadele tarihimizi ve şanlı direnişimizi de unutur hale geldik…
Üretimi ve ihracatı yetersiz, maaşları ödemekte zorlanan küçücük bir devlet düşünün…
Çok sayıda basın-yayın kuruluşunun çalışanlarına maaş ve diğer giderler için her ay milyonlarca lira ödeme yapıyor…
Diğer yandan kendi tarihini canlı tutacak belgeseller yaptıramıyor…
Yurt içi ve yurt dışında konferanslar organize ederek, insanları bilgilendiremiyor…
Başkaları belgesel yaptığı zaman ise “vay öyle, vay böyle” diye tepki göstermeye başlıyor…
Öyleyse doğru olanı bunca zaman niye yapmadık?..
Ve şimdilerde niye yapmıyoruz?..
Yanıt bekleyen sorular bunlardır…
Geçmişimizi bilmiyorlar
Yarattığımız bu bozuk düzen sayesinde bugünün gençlerine, çocuklarına ve ülkemize sonradan gelenlere dahi 1974 öncesindeki yaşantımızı anlatamadığımız için yanlış anlamalara, eleştirilere, zaman zaman da hakaretlere maruz kalabiliyoruz…
Kıbrıslı Türklerin 1920’li yıllarda bile Türk bayrağı ile yatıp kalktığını, Türkiye’nin tüm bayramlarını; Türkiye’nin birçok ilinden çok daha büyük bir heyecanla kutladığını; Atatürk devrimlerini, Türkiye’den önce benimseyerek uyguladığını anlatamadık…
Hatta okullarımızda Türkiye Milli Eğitim Bakanlığı tarafından öngörülen kitapların okutulduğunu da anlatamadık…
İşte o yüzdendir ki; Kıbrıslı Türkleri uzaktan tanıyanlar bizlere “siz 29 Ekim’i kutluyor muydunuz ki?” diye sorabiliyor…
Onlara kızma hakkımız yok…
Kuşkusuz; Kıbrıslı Türklerin, iki toplumlu bir adada daima barış ve dostluktan yana olduğunu da her fırsatta dile getirmeliyiz…
Şimdi ağır ekonomik sorunlar yaşıyoruz…
Önümüzdeki aylarda bu sorunlar daha da ağırlaşacak…
Ama sırf ekonomik sorun var diye ‘nasıl olursa olsun’ düşüncesiyle herhangi bir çözüm şekline sarılamayız…
Önceliğimiz güvenliktir…
Bunu ve bu ada üzerindeki siyasi eşitliğimizi garanti altına alan bir çözümün her iki toplum için de yararlı olacağını kabul etmeliyiz…
15 KASIM 1983'TEN BERİ KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ'NDE 33 HÜKÜMET KURULDU.YANİ ORTALAMA BİR HÜKÜMETİN ÖMRÜ 13 AY.SON OLARAK DEMOKRAT PARTİSİ İLE YENİDEN DOĞUŞ PARTİSİ'NİN GENEL BAŞKANLARI YENİ KURULAN HÜKÜMETE MECLİS'TE GÜVENOYU VERMEYECEKLERİNİ AÇIKLADILAR. UFUKTA YENİDEN ERKEN SEÇİM GÖZÜKÜYOR.SÜREKLİ AYNI ŞEYLERİ YAPIP YAPIP FARKLI SONUÇLAR BEKLEMEK APTALLIKTIR.BİR AN ÖNCE İSTİKRARLI BİR YÖNETİM İÇİN DEVLET BAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİNE GEÇMELİYİZ.YOKSA ÜLKECE BATACAĞIZ NOKTA