banner564

Havuz medyası

Türkiye’deki referanduma ilişkin dört gazete dünkü ön sayfalarını reklam olarak vermeye kalkınca sosyal medya bir anda kalktı oturdu. Birçoğu verilen reklamı haber olarak algıladı. Oysa ön sayfaların küçük bir yerinde reklam olduğu yazıyordu.
Tüm bunlara rağmen gelen tepkiler sert oldu. Çünkü vatandaş reklama değil! Ama habermiş gibi yapılıp ön sayfadan verilmesine kızmıştı.
Eğer AK Parti tüm gazetelerin arkada sayfalarına bir reklam vermiş olsa bu kadar tepki çekmezdi. Nitekim geçenlerde Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım geldiğinde bunun örneğini görmüştük. Neredeyse tüm gazetelerin arka sayfalarında konuk Başbakan vardı.
Ama dünkü manşetten haber şeklinde reklam verilmesi toplumun büyük çoğunluğu tarafından kabul görmedi. Yüzlerce kişi sosyal medya üzerinden tepkisini dile getirdi. 
Hatta bazı sivil toplum örgütleri boykot çağrısında da bulundu bu gazetelerin alınmaması adına. Ama böyle bir boykotun KKTC’de yapılacağına en ufak bir inancım bile yok. 
Peki, bu uygulama yani manşetten haber olarak reklam verilmesi ilk kez mi uygulanıyordu? Elbette Hayır, daha önce CTP’nin “Bir evet ile dünyaya bağlan” kampanyasında benzer ilanları Talat’ın resmi ile dünkü gazetelerden bir tanesi yine vermişti.

Havuz Medyası-Havuzcu Gazeteci
Dün çok tartışıldı Havuz Medyası. İyide sadece gazeteler mi Havuz’dan pay alıyor. O havuzun içinde yüzen gazeteciler yok mu ülkemizde?
Var elbette. Öyle ki AK Parti’nin etkili olduğu bir şirket üzerinden KKTC’deki bazı gazetecilere bir yıl içinde yüzbinler aktarılıyor. Üstelik bu gazeteciler bugün AK Parti ve Türkiye Hükümeti’ne en çok söven isimlerin başında geliyorlar.
AK Parti’nin Uyuyan Yönetim Kurulu Üyesi sayesinde Havuz Medyasından sonra Havuzda yüzen gazeteciler de KKTC’de maalesef türemiştir. 
Uyuyan Yönetim Kurlu üyesi olunca, onlar uyurken milletin parası ile millete her gün sövmelerine izin verildi bu ülkede. Şimdi de birkaç gazete aynı reklamı ön sayfadan paylaşınca o gazete sahiplerine kızıyoruz. Ya o gazetelerde yıllardır havuzun içinde yüzen isimlere ne demeli?

Su
Güney’de yer altı kaynakları kurumaya başlamış. Üstelik daha henüz bahar bile yeni yeni gelmiş iken. Daha bunun yazı var kışı var. 
Birileri çıkıp Türkiye’den gelen suya karşı çıkıyordu. Düşünsenize daha yaz başlamadan kuraklık kapıya geldi de dayandı bile. Ne yapacaktık bu yaz eğer Türkiye’nin gönderdiği su olmasaydı? Hiç düşündünüz mü?
Hayatın olmazsa olması, yaşamın kaynağı olan su, en kıymetli şeydir. Bakalım bu yaz Güney’deki komşularımız yaklaşmakta olan yaz ve kuraklık için ne gibi tedbirler alacaklar. 
Ve Ada’ya Barış Suyu olarak gelen su, Ada’nın Güney’ine de geçebilecek mi? Rumlar bu konuda bakalım ne gibi senaryolar üretecekler. 

MESAJLAR
Dr. Faiz SUCUOĞLU: Kanserde farkındalık yaratmak adına geçtiğimiz hafta sonu yapılan çalıştay çok verimli geçmiş. Bu arada onkoloji merkezi sayesinde devletin kasasından 5 ayda 5 milyon Türk Lirası tasarrufa gidilmiş.
Tayfun BALIKÇI: Dün gönderdiğiniz bir tepsi diyet baklavayı bir güzel diyet dondurma ile götürdük. Gerçi akşam biraz sıkıntı yaratsa da pek güzeldi. İyiki diyet göndermişsiniz, yoksa hepsini yediğimiz için sorun olabilirdi. 
Rauf ATAÖV: Maşallah bakanlıkta her gün yüzlerce kişiyi görüyorsunuz. Ama ara sıra dostlarınıza da vakit ayırın. Zira bu işin sonu yok, bugün 100 kişi görseniz öbürkü gün bin kişi gelecek kapının önüne. 
Sonay ADEM: Aktif siyasete hızla başladınız ve TKP’de eski parti günlerini arayacağınızı söylediniz. Demek oluyor ki ilkelere bağlı bir parti için kolları sıvadınız. 
Hüseyin ERÇELİK: Genel müdürlükteki yönetim kurulu odası yerine bir başka yerde daha mütevazı bir odaya taşınmışsınız. Hayırdır nereden çıktı bu mekan değişikliği?  
Sadık GARDİYANOĞLU: UBP Lefkoşa ilçe yönetim kurulunu oy birliği ile genişletme kararı almışsınız. Hayırdır ne oldu da yönetime takviye yapmaya başladınız. Yoksa bir şeyin hazırlığı mı var? 
Zeki ZİYA: Emirates ile çok özel bir antlaşma yapmışsınız. Bu arada çok yakında Umre’ye gidip hacı olacağınızı da duyduk, hayırlı ve uğurlu olsun. Artık bilardo odasını da kapatırsınız değil mi?  
Durali GÜÇLÜSOY: Hafta sonu gene kendinizi zeytin tarlasına vermişsiniz. En iyisini yapıyorsunuz valla, makamlar gelip geçici, ama zeytinyağı krallığı kalıcı. 
Erol ATABEK: Yeni kitabınız baskıya girmiş ve gelecek hafta KKTC’de de kitapçılarda yerini alacakmış. Şimdiden dört gözle yeni kitabınızı bekliyoruz. 
Neriman SAYGILI: Doğum gününüz kutlu ve mutlu olsun. Dün telefonlara yetişememişsiniz. Bu arada sosyal medyadan gelen mesajlara da yetişeceğim derken gece yarılarına kadar ayakta kalmak zorunda kalmışsınız. Hayırlı yaşlar. 
Çilem ESENYEL: Yeni bir aşka bir süredir yelken açmış durumdasınız. Acaba diyoruz önümüzdeki yaza bir düğün falan olabilir mi? Şöyle bir kır düğünü hiç fena olmazdı hani. 
Remziye SEVEN: Türkiye’nin ünlü oyuncusu Savcı Turgut KKTC’ye girerken uyuşturucu ile yakalanmıştı. O yetmiyormuş gibi mahkemeden çıktıktan sonra da size yakalanmış. 
Erhan ARIKLI: Dün öyle bir açıklama yaptınız ki bizim de kafamız karıştı. Hani üçüzleri anladık, anaları babaları belli, o ne olduğu belli olmayan neyin nesi. 
Bülent KANOL: Pek muhterem babanız hakkın rahmetine kavuşmuş. Merhuma Allah’tan rahmet geride kalanlara sabırlar diliyoruz, başınız sağ olsun.
Kansu AKSU: Sabahları 7.30’da toplanan grup olarak şimdide plaket vermeye başlamışsınız. Bakalım bu ay ki plaketi kime vereceksiniz? 
Kazım TÜRKKAN: Birçok özel kalem müdürü arkadaşımız bakanlarını hafta sonu yalnız bırakırken siz maşallah bakanınızla yatmadan yatmaya ayrılıyorsunuz. 

GÜNÜN SÖZÜ
“ Bağımsız olduğu iddia edilen ülkenin, bağımsız olduğunu iddia eden gazetelerinin bu duruma düşürülmesi, basın açısından utanılması gereken bir durumdur. Medya kuruluşlarına reklam verilerek referandum propagandası yapılması ayrı şey, gazetelerin kurumsal kimliklerini kullanarak yayın yaptırmak ayrı şeydir!”
Basın-Sen Yönetim Kurulu
YORUM EKLE

banner608

banner474