banner564

Hayali gerçeğe çevirmek

Annan Planı’nın oylanması öncesinde bizlere verilen vaadler arasında ‘serbest ticaret’ ve ‘doğrudan uçuşlar’ da vardı...

   Dış ülkelere satacak birşeyimiz yok ama ‘doğrudan uçuşlar’ hepimizi etkilemişti...

   Bunun gerçekleşmesi halinde, Kuzey Kıbrıs’ın ekonomik açıdan inanılmaz ilerlemeler sağlayacağı iddia edilmişti...

   Bugün, hafta sonu olması nedeniyle ‘köşe yazısı’ içinde bir de ‘tarihi fotoğraf’ yayınlıyorum...

   Fotoğrafın çekildiği yer:Ercan Devlet Havaalanı...

   Ve alanda Suudi Arabistan Havayolları’nın bir uçağı...

   Prens Faysal bu uçakla ülkemizi birkaç kez ziyaret etmişti...

   Rumların tepkisi, dünyanın uyarıları Prensin ziyaretlerini engelelleyememişti...

   Peki ne oldu da Prens Faysal geri çekildi?..

 

Başarısız siyaset ve zikzaklar

 

   KKTC’nin ilanı öncesinde gerçekleşen ziyaretlerde Prens Faysal’ın ilgilendiği konuların başında turizm geliyordu...

   Şimdiki Merit Crystal Cove Otel’i o dönemde yarım inşaat halindeydi...

   Uçaklar tarafından bombalanmış olduğu için büyük zarar görmüştü...

   Prens Faysal; Türkiye’nin teşvikleriyle adaya gelmiş ve yatırım niyetini ortaya koymuştu...

   Ne var ki; başından beri yatırımcılara yönelik olumsuz tavırlar, siyasette yaşanan zikzaklar ve kamu yönetimindeki  hantallık, Prens Faysal’ı usandırmıştı...

   “Ne haliniz varsa görün” diyerek, çekip gitti...

   Prens gelmeyince ‘dost ve kardeş’ Suudi Arabistan uçağı bir daha Ercan’a inmedi...

 

Fırsatlar zamanında değerlendirilmeli

 

   Tanınmamış bir ülke olmamıza karşın geçmiş yıllarda karşımıza ciddi fırsatlar çıkmıştı...

   Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Başbakan olduğu dönemde Kıbrıs’ı ziyaret ederek, hükümet ortakları ve diğer siyasi parti yetkilileriyle Kıbrıs’ın geleceğini konuşmuştu...

   Özal’ın kafasında ‘serbest bölge’ modeli vardı...

   Gümrük duvarları ve vergiler kalkacak, burası Ortadoğu’nun en ucuz ülkelerinden biri haline gelecekti...

   Ama bizdeki siyaset buna da engel oldu...

   Bakanlardan bir tanesi, o toplantıda “bunu partimizin MYK’sında tartışmalıyız” demişti...

   Özal’ın buna tepkisi çok sert oldu:

   “Öyle mi?.. Gidin MYK’nıza sorun... Toplantı bitmiştir arkadaşlar...”

 

Yazık ve günah değil mi?..

   Ambargolardan şikayet eden, maaş ödemekte zorlanan bir ülkenin siyasileri böyle mi yapmalıydı?..

   Turgut Özal, serbest bölge uygulaması nedeniyle devletin gelir kayıplarının tamamını Türkiye’nin karşılayacağı vaadinde bulunduğu halde, böylesi bir olanağı küçük bir partinin MYK’sına mı havale etmeliydik?..

   Üzücü olan şu ki; hiç kimse bu yanlışları sorgulamadı...

   Ticaret adamları bile ‘kötü adam olmamak için’, yanlışlar karşısında “durun arkadaşlar’ diyemedi...

   Prens Faysal gittikten sonra, Kıbrıslı Türk işadamı Asil Nadir geldi...

   İngiltere’de kazandıklarının bir kısmını buraya aktardı...

   İş arayanlar devlet kapısına dayanma ihtiyacı hissetmedi...

   Hatta çok sayıda kamu görevlisi istifa ederek Nadir’in şirketlerinde çalışmaya başladı...

   Kuruyan narenciye bahçelerine yeniden hayat verildi ve üretimde ciddi artışlar görüldü...

   Güzelyurt’taki üretici ürün bedelini peşin aldığı için, bahçesine daha iyi bakmaya başladı...

   Asil Nadir, bu yatırımları yaparken, inanılmaz tepkiler ve saldırılarla karşılaştı...

   Bazı kesimler “ülkemiz yabancılara peşkeş çekiliyor” diyerek, engelleme girişimlerinde bulundu...

   Asil Nadir bunlardan yılmadı...

   Ama bir olay onu çok etkilemişti!..

   Anlatayım...

   Adanın ilk beş yıldızlı oteli Jasmine Court’un açılışını yaptıktan kısa bir süre sonra ülkeye ilk İngiliz turist kafilesini getirmişti...

   Turistler otele vardıkları zaman çalışanların eylemi ile karşılaştılar...

   İlgili sendikanın pankartlarında “bu işyerinde grev var” yazıyordu...

   İngilizler de bu duruma şaşırıp kalmıştı...

   Büyük paralar harcanarak açılan bir otelin iş yapacağı ilk gün orada grev vardı!..

 

Kimse sorgulamadı

 

   Ama bu ülkede ‘iyi ve güzel insanlar’ yaşadığı halde, inanılmaz bir kıskançlık, dedikodu ve kötü siyaset anlayışı vardır...

   Ülkenin ancak yatırımlarla kalkınabileceğini düşünmek ve ona göre siyaset yapmak, yatırımcılara yardımcı olacak adımları atmak doğru olan değil miydi?..

   Öyleyse bunu neden başaramadık?..

   Herkesin bu konuda kendi kendini sorgulaması gerekiyor...

   Artık bu ülkede ‘temiz’, ‘verimli’ ve ‘üretken’ bir siyasi yapının oluşmasına herkes katkı sağlamalı...

   Aklı çalışan, üreten insanları döner bıçağı ile doğrayanların karşısında set oluşturulmalı...

   Yatırımcıya düşman gözüyle bakma anlayışı terk edilmelidir...

   Yeni bir anlayış ile daha güzel bir ülke yaratmak kendi elimizdedir...

YORUM EKLE

banner471

banner474