banner564

Hedefte olan ne?

BM temelinde süren görüşmelerin çıkmaza girmesi ile Kuzey ve Güneyde karşılıklı kabul edilebilir bir antlaşmaya karşı olanlar, ortamı daha da germek için adım üstüne adım gerçekleştiriyorlar.
DİKO Başkanı ve Başkanlık seçimlerinde aday olan Sayın Papadopulos’un basında yer alan program açıklaması, yalnızca Kıbrıs Cumhuriyeti Pasaportları ile ilgili söylediği akıl dışı açıklamalarla ele alındı. 
Halbuki Sayın Papadopulos esas olarak Kıbrıs Türk Toplumunun siyasi ve toplumsal varlığına dönük oldukça ağır yaklaşımlar ifade etti. Bunun üzerinden bu pasaport yaklaşımını dile getirdi. Görüşlerini de iki bölgeli, iki toplumlu Federasyon karşıtlığı üzerine temellendirdi. Ne dedi?
Başkanlık danışmanı...
Başkan seçilmesi halinde, bir Kıbrıslı Türkü, Başkanlık Danışmanı olarak atayacakmış. Böylece esas amacının 1960’da üniter, ama iki toplumun siyasi eşitliği çerçevesinde, fonksiyonel Federatif düzenlemelerle kurulan, ama 1964’te darbe ile bu yanı fiili olarak askıya alınan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1964 statükosunu korumak olduğunu açıkça ifade etti. Bu niyeti için ise esas vuracağı nokta, Kıbrıs Türk Toplumunun siyasi ve kurumsal toplumsal varlığıdır. Yani siyasi eşitliği hiçleştirmektir.
Bunun için bir Kıbrıslı Türkü Başkanlık Danışmanı olarak atamaktan söz ediyor. Bu yüzden Kıbrıs Türk siyasilerin KC Pasaportlarını şövenist ifadelerle fes etmekten söz ediyor. Çünkü, KKTC tanınmasa bile, Kıbrıs Türk Toplumunun siyasi eşitliği ve kurumsal varlığı, 1977 ve 1979 Doruk Antlaşmaları ve 11 Şubat 2014 Ortak Belgesi ile iki toplumun imzaları ve BM tarafından kabul edilmiştir.
 11 Şubat 2014 Ortak Belgesi ile İki Kurucu Devlet olgusu da Federal zeminde kabul edilmiştir. 
İşte DİKO Başkanı, iki toplumlu, iki bölgeli Federasyona karşı çıkıp; Başkan seçilmesi halinde bir Kıbrıslı Türkü Başkanlık Danışmanı olarak atayacağını söylemesinin ve Kıbrıs Türk siyasi kimliklerine pasaport iptalini de buna eklenmesinin esası, bu temeli yok etmek istemesidir.
Kuzeyde...
Ancak Güneyde bunlar yaşanırken, bu konjonktürde Dışişleri Bakanı Sayın Tahsin Ertogruloğlu’nun Hürriyet’te yayınlanan ABD ziyaretinde, Federasyon karşıtlığına bağlı olarak ifade ettiği Özerk Bölge yaklaşımı tersten, Papadopulos gibi bir gericinin Kıbrıs Türk Toplumunun siyasi eşit toplumsal varlığına karşıtlığını besler. Bu aşamada evrensel kabul gören siyasi eşit varlığımızı savunmak yerine, milliyetçilik görünümü ile özerk bölgeye talip olunduğunu ifade etmek hatadır. 
Evet, Federal çözüm görüşmeleri ciddi çıkmaz yaşıyor. Bunu değerlendirmek gerekir. Ancak, Güneyin Bağnazlarının esas murat ettiklerinin siyasi eşit ortaklık haklarımızı ve toplumsal kurumsal varlığımızı hiçleştirmek olduğunu hiç unutmamız gerekir. Hal bu iken, şimdi bu boşluk içinde çok kolay bir şekilde evrensel kabul gören Federal temelde eşit iki toplum ve Kıbrıs Türk Devleti olgusundan, Özerk Bölge söylemi ile hemen vazgeçmek, milliyetçilik olarak yansıtılamaz.
Bombalamak
Hele, Türkiye’nin Irak ve Suriye sınırında askeri büyük riskler aldığı bir dönemde, Akdeniz’de petrol araması yapan gemilerin, Türkiye tarafından vurulmasını ifade etmenin ise Türkiye ve Kıbrıs Türk Toplumunu sevmekle hiçbir bağı yoktur. Güneyin, BM ve AB’ye, ”Türkiye Kıbrıs’ta toprak fethi ve hakimiyet için yeni adımlar atıyor” diyerek mektup yollamaya çalıştığı bu aşamada, Kuzeyde yaşayan Kıbrıslı Rumlara gelen yardımları, gümrük talebi ile bloke etmeye çalışmak, Kıbrıs üzerinden Türkiye’yi dövmek isteyen Güneyin Bağnazlarına en büyük yardımı yapmaktır. Hedefte olan siyasi ve toplumsal eşitliğimizdir. Unutmayalım ve bunu duygular zemininde beslemeyelim.
YORUM EKLE

banner608

banner473