banner564

Henüz vaktim varken

Kıbrıs görüşmeleri ile ilgili haberleri takip ederken, bazen dedemin anlatıları geliyor aklıma. 79 yaşında aramızda ayrılan dedem hep, köyü olan Baf kazasının Aksilu (Axylou) köyünü, son bir kez görmek istediğini söylerdi. Fakat bu isteği mümkün olmadı, hep bir heves olarak kaldı içinde. Her konu açıldığında, köyünün karma olduğunu, köylülerin kendi aralarında bir sorunları olmadığını, hatta 1963’de çatışmalar başladığında dahi köylülerin birbirlerini nasıl koruduklarını anlatırdı hep bizlere. Dedem bu yaşanmışlıkları anlattıktan sonra ise “Ben artık köyümü bir daha göremem oğlum, torunlarımın da köyümüzü görebileceklerini zannetmem, torunlarımın çocuklarına da ihtimal vermem…” derdi ve gözleri hep yere düşerek başını sağ sola sallardı. Dedem maalesef 2003 deki kapıların açılmasını göremedi. Biz torunları Aksilu köyünü görme şansımız oldu, fakat dedem köyüne hasret şekilde aramızdan ayrıldı.
Nisan 2004 yılındaki referandum sürecinde Londra’daydım. Kıbrıs’taki Annan Planı sürecini desteklemek için iki toplumlu etkinliklerle katılıyordum. Yaşanan olumlu havayı anlatamam, bu sefer tamam diyorduk. Ne zaman ki referandum oylamasına kısa bir süre kala Kıbrıs Rum AKEL yönetimi de hayır demeye başladı, bizim iki toplumlu etkinliklerin de havası değişti. Gelinen noktada aynı coğrafyadaki bizler, Türklerin yüzde 65 “evet' demesine rağmen, Rumların yüzde 76 oranında “hayır” demesi, Annan Planı’nın uygulanmasına şans vermedi, bir arada olmayı başaramadık.
Bizdeki Nisan 2015’deki son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra iki toplumlu görüşmelerde yaşanan hızlı süreç, 2016’da referandumu gündeme getirdi. Her iki tarafın toplum lideri de kesin olmamakla birlikte Nisan ayını işaret ettiler. Referandumda bizlere hazırlanan antlaşma metnini onaylayıp onaylamadığımız sorulacak. Onayımıza sunulacak olan metin, çalışılmış en iyi metin de olabilir, fakat iki toplumlu bir yaşama sosyal, kültürel ve ekonomik olarak bizler hazır mıyız, bence pek çok soru işaretleri var. 
Kıbrıs Türk toplumu, kendi içinde yaşadığı olumsuzluklar nedeniyle sosyal, kültürel ve ekonomik sıkıntılarla boğuştuğu yadsınamaz. Gün geçtikçe sorunlar daha da yaşanmaz hale gelmektedir. Bu noktada umudumuzu barışa bağladık. Ama önemle vurguladığım şudur ki, barış antlaşması imzalanmış olsa dahi, kendi içimizdeki olumsuzlukları ancak yine bizler çok çalışarak düzeltebiliriz. Kimse bizim yerimize sorunlarımızı çözmeyecektir. 
2015 şu son günlerinde, 2016 için hazırlanıyoruz. Her son yeni bir başlangıç, yeni umut demektir. Barışı bugüne kadar hep umut ettik ve türkü tadında yaşadık. İçindeki son umut kırıntıları ile türkü tadında sesleniyorum barışa; 
Sen bana geç kaldın, ben sana erken… 
Umutsuzluk içinde tükendim hep, 
bu sefer olacak derken.
Hayaller gerçeğe dönüşsün artık, 
henüz vaktim varken.
Yeni yılda her şeyin gönlünüzce, sağlık ve mutluluğun sizlerle olmasını dilerim. Hoşça kal 2015, merhaba 2016. Yeni yılda yine sizlerle buluşmak üzere, herkese iyi pazarlar.
YORUM EKLE

banner471

banner473