banner564

Her alanda ‘sahtelik’

   Düğmeye basıldığı zaman önce ‘sahte reçete’ skandalı gündem oldu…
   Çok sayıda doktor ve eczacı kelepçeli vaziyette mahkemeye çıkarıldı…
   Bazıları günlerce hücrede tutuldu…
   Bilinmeyen bir şey mi vardı?..
   Herkes, bu ülkede her şeyi biliyor aslında…
   Mesela çok sayıda kamu doktorunun sabahleyin 9’da veya 10’da hastaneye gidip, iki saat sonra ayrılıp özelde çalışmaya gittiğini bilmeyen var mıdır?..
   Bu durum ‘sahtelik’ kapsamına girmiyor mu?..
   Giriyorsa, bunca zaman buna nasıl göz yumdunuz?..
   Her seçim öncesinde halka sağlıkta ve eğitimde ‘tam gün’ sözü verdiniz…
   Peki niye yapmadınız?..
   Sizleri kim engelledi?..
   Sağlıkta ‘tam gün’ uygulamasına geçmediğiniz için, kamu doktorları istediği gibi hareket etme şansı buldu…
   Yalan mı?..
   Ya da bu sistemsizlik onların suçu mu?..
   Esas suçlu siyasetin kendisidir…
   Kör siyaset denir buna…
   Peki eğitimde niye tam güne geçmediniz?..
   Çok uzun zamandan beri hep karşımıza ‘alt yapı’ eksikliğiyle çıktınız…
   Tamamen yalan…
   Tam gün eğitime geçmediğiniz için aileler çocuklarına özel ders aldırmak zorunda kaldı…
   Halen bu uygulama devam ediyor…
   Şimdi bunun adı ‘sahte eğitim’ olmuyor mu?..
   Sahtelikte suç 3 saat okulda, sonra özelde ders veren öğretmende mi; kötü siyasette mi?..
   Polis bu durumda kimleri tutuklamalı?..
   Türkiye’den copy paste yaparak bu ülkeye ‘yedek subaylığı’ getirdiniz…
   Kıbrıs’ın gençleri, o günlerde asker traşı 3 numara olduğu için, bundan kurtulmanın yolunu bulmuştu…
   Git bir üniversiteye, herhangi bir bölümden mezun ol ve askerliğini yedek subay olarak yap…
   Kafayı 3 numara vurdurmaktan kurtarırsın…
   Ayrıca hafta sonları evdesin…
   Ayrıca daha yüksek maaş alırsın…
   Bu uygulamayı hala ısrarla sürdürenler, gençler arasında bir ayrımcılık yapmış olmuyor mu?..
   Ayrıca ‘herhangi bir bölümden mezun olmak’ için büyük paraların harcanması ‘dürüst bir yöntem’ midir?..
   Buna ‘sahte bir düzen’ demek doğru olmaz mı?..
   Peki bunun sorumlusu kimdir?..
   ‘Sahte siyaset’ değil midir?..
  
Öne diploma sonra iş

   Kamuda izin bolluğu, rahatlık ve maaş garantisi var diye, herhangi bir üniversitenin herhangi bölümünden mezun olup, parti rozetiyle iş bulma şansınız vardır…
  Herhangi bir diplomayı aldıktan sonra kamuda iş bulduğunuz zaman bunu nasıl yorumlarsınız?..
  Herhangi bir üniversitenin herhangi bir bölümünü bitirmeyen, ama çok verimli hizmet verebilecek olanları dışlayan bir sistem yaratıldığı için kamuda verimliliğin dibe vurduğunu göremiyor musunuz?..
   Bu düzen ‘sahte’ değil mi sizce?..
   Kamuda yaratılan bu ‘sahte düzenin’ özel sektöre de zarar verdiğini göremiyor musunuz?..
   Ülkede teknisyen kalmadı…
   Narenciyeyi dalından koparacak işçi de yok…
   Şimdi bunun suçu kimdedir?..
   Bahçe sahibinde mi, kötü siyasette mi?..
  ‘Sahte reçeteye’ veya ‘sahte diploma’ verene kelepçe vuruluyor…
   ‘Sahte zeytinyağı’ veya ‘sahte su’ olunca bunun cezası para oluyor…
   Peki bu tür sahteliklerin insan sağlığına ve mali yönden kazıklanmasına verdiği zararın sorumlusu ‘sahtelik yapan’ üretici mi, buna fırsat yaratan düzen mi?..

Söyleyin bakalım ne olacak?..

   Olası bir çözüm sonrasında nelerin yaşanacağını şimdiden düşünmeye başlayalım…
   ‘Sahte mezbahalar’ kapatılacak…
   ‘Sahte üretim’ yasaklanacak…
   Sağlıkta ‘Hipokrat’ yemini tam anlamıyla uygulanacak…
   Kamuya girişler zorlanacak, çok sayıda insan ‘özelde çalışmak’ zorunda kalacak…
   Özelde çalışmak kötü mü?..
   Kesinlikle değil…
   Uzunca bir süre güneyde çalışan bir arkadaşımız, Rum işverenin yanında çalışmanın zorluklarını şöyle anlatıyor:
   “Bazı günler işe 10 dakika geç gidiyordum… Patron buna kızıyor ve küfrediyordu… Bir gün bana ‘sen diğer tarafta kal, artık gelme’ dedi… İşten çıkarılmış oldum…”
   Şimdi bizdeki düzene alışanlar iyice düşünmeye başlasınlar…
  Normal düzene geçiş sonrasında Avrupa şartlarına nasıl ayak uyduracağımızı düşünmenin zamanıdır…

YORUM EKLE
YORUMLAR
Hasan Nuri
Hasan Nuri - 2 ay Önce

Sayın Akar , Adalet olmayan Sahtekarlıklar Ülkesi KKTC’nin Uluslararası Hukukun ve Adaletin var olduğu bir Avrupa Ülkesi olmasını gerçekten isteyen Siyasetçimiz veya Yöneticimimiz mi var ?
Ganimet düzeni ile kurduğumuz KKTC’de iş yapmaz ve çalışmadan para kazanıp maaş almak var iken kim Avrupa Ülkeleri gibi Sabah veya Akşamdan kalkıp alın teri ile Para kazanmak istesin ki ? İkinci Dünya harbinde yerle bir olan Almanya Kktc düzeni ile mi bu günlere gedi yani ? Almanya’da yatırımcı çağırımları yapan Sayın Cumhurbaşkanımız KKTC’ki son kalan ve Adalet diye haykıran Yatırımcılar için ne yapıyor acaba bilen var mı ? Yönetimi ve Adaleti ile korsan Adası haline gelen KKTCye abartılmış teşviklerle gelen Yatırımcılarımız bin pişman değil de nedir !
Çalışıp Üretemeyen Turizmi ve Ekonomiyi yüzüne gözüne bulaştıran yüce meclisimiz ile KKTC’nin bu gidişle bırakın bir Avrupa olmasını
Bir Afrika Ülkesi bile olabilmemiz mümkün değildir ??

Öz
Öz - 2 ay Önce

1991 yılında süleyman demirel'in enflasyon hakkında yapmış olduğu açıklama şu şekildedir:

"doğrudur türkiye'nin birinci sorunudur enflasyondur. hakikaten bugün, enflasyon dediğimizi halk günlük yaşar. halkın birinci sorunu geçim sıkıntısıdır. esasen enflasyon devletleri yıkan bir olaydır. milletleri içinden bozan bir olaydır.

esasen enflasyon sadece pahalılık olayı da değildir. ahlakı bozar. borcu olan borcunu ödeyemez. alacağı olan alacağını alamaz. hırsızlıktan, soygundan, fuhuşa kadar hemen hemen bütün yolları açar. toplumun içini bozan bir olaydır. onun için batılılar enflasyona bir numaralı halk düşmanı derler. tek kollu canavar derler"
Demek ki neymiş?
En büyük sorunumuz Türkiye’deki enflasyonmuş.

banner471

banner473