Kıbrıs Türk halkının 1963-1974 yıllarında yaşadığı zorluklardan ve uğramış olduğu haksızlıklardan söz edenlerin sayısı parmakla gösterilecek kadar azdır...
Halbuki; Kıbrıs sorununu doğru okuyabilmek için meseleye 1963’ten başlamak gerekiyor…
Sömürge yönetimi sonrasında kurulan iki toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti 3 yıl gibi kısa bir sürede neden yıkıldı?..
Kıbrıslı Rumlar; Kıbrıslı Türklere karşı neden silahlı saldırı düzenledi?..
Bu soruların doğru cevabını ortaya koymadan, sonuca ulaşmak mümkün değildir…
Ne var ki; Kıbrıslı Rumların eğitim siteminde 1963-74 döneminin gerçekleri yoktur…
Hatta 15 Temmuz faşist Yunan cuntasının darbesi de yoktur…
Kendi içimizde tarihi gerçeklerle yüzleşmekten kaçınan sözde ‘barış’ yanlıları da Kıbrıs sorununun başlangıcını irdelemek istemiyor…
Halbuki; sağlam bir barış ve kalıcı bir çözüm için geçmişin çok iyi bilinmesi ve ona göre tedbirlerin alınması şarttır...
Özellikle de 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 3 yıl gibi kısa bir sürede nasıl yıkıldığını bilmek çok önemlidir...
İçinde bulunduğumuz Şehitler ve Mücadele Haftasında, geçmişte yaşananları doğru ve eksiksiz anlatanlara ‘çözüm karşıtı’ olarak bakmak yerine, yaşananlardan dersler çıkarılmalıdır...
Hızlı adımlar atılmalı
Tarihimiz özellikle gençlere doğru bir şekilde anlatılmalıdır...
Geçmişi bilmeden, sağlam bir gelecek yaratamayız…
Bunu gençlere anlatmalıyız…
Kıbrıs’ta kalıcı bir çözüm istiyorsak geçmişi mutlaka bilmeli ve sağlam bir gelecek için alınması gereken önlemler üzerinde ısrarcı olmalıyız…
Ayrıca gençlerin tamamını ‘herhangi bir üniversitenin herhangi bir bölümden’ mezun etmek yerine; ülke ihtiyaçlarına göre kalifiye eleman yetiştirilmesine yönelik uygulamalar başlatılmalıdır...
Her bin 200 kişiye bir eczane düşerken, bunun ileride ne büyük sorunlar yaratacağını da düşünmeli ve eğitim sistemini ona göre planlamalıyız…
Bu ülkede daha çok eczacıya, daha çok iletişimci ve işletmeciye veya beden hocasına ihtiyaç yoktur…
Binlerce otel ve restoran çalışanına, inşaat ustasına, matbaacıya, tarım işçisine, demirciye, tamirciye ihtiyaç vardır…
Dolayısıyla üniversitelerimizde ‘vatandaşlar için’ hangi kontenjanların açılacağına ‘ihtiyaç çerçevesinde’ karar verilmelidir…
Ama her şeyden önce ‘Yedek Subay’ uygulaması yeniden gözden geçirilmeli ve bu konuda yeni tedbirler gündeme getirilmelidir…
Bunun yapılmaması halinde birkaç yıl sonra her 500 kişiye bir eczacı düşecek ve gerek turizm, gerekse sanayi sektörü için daha çok yabancı işçi ithal edilecek…



KKTCyi getirdiğimiz noktada Kalifiye Elemanlarına ne gerek var ki ? Bu Ülkede Uzman olmayanımız mı bar yani ! Nijeryalıları Sudanlıları Somalilileri Bangladeşlileri Pakistanliları KKTC’ye boşuna mı doldurduk !
Binlerce Kalifiye Kıbrıslı Türk İşçisi Güney Kıbrıs’a çalışmaya gitmiyor da nereye gidiyor ki ! İngiltere’ye Avrupa’ya Yüksek Tahsile giden ve geri gelmeyen Gençlerimizin İstikbal olmayan KKTCde ne İşleri olabilir ki ! Aynaya bakıp kim olduğumuzu görmeliyiz Yılların Kötü siyaseti ve düzeni ile KKTCdeki Kalifiye işçilerimizi ve Ekonomiyi Güney Kıbrıs’a Kaydırdık Avrupa ve 400,000 Kıbrıslı Türkün yaşadığı İngiltereye gidenlerimiz de artık geri gelmiyor !
KKTC Üniversitelerinden mezun Sahte Diplomalı Mezunlarımız ile Neden KKTCyi Singapur yapıp İhya Etmeyelim ki !
MY FATHER IS A BARBER SAÇ KESER EVERY DAY !