banner564

Herkes konuşmalı

  Ülkemiz kritik bir süreçten geçiyor...
  Türkiye’nin hükümet krizi yaşadığı, terörle mücadelenin yoğunlaştığı ve tüm bu yaşananlara paralel olarak Türk Lirası’nın değer kaybettiği, yani insanların fakirleştiği bir dönemde Kıbrıs sorununun çözümü konusunda hızlı gelişmeler yaşanıyor...
  Kıbrıs Türk tarafı “Henüz her şey bitmedi” dese bile, Rum tarafından gelen mesajlar, bazı kritik konularda, özellikle de mülkiyette kabul edilen kriterler; bugünkü yaşam düzeyini bir anda ters yüz edebilecek kadar önemlidir...
  Rum Hükümet Sözcüsü dahil, çok sayıda Rum yetkiliden gelen açıklamalar, mülk sahibinin ‘öncelik hakkı’ elde edeceği yönündedir...
  Günlerdir vurguladığımız gibi; böylesi bir hareket sonrasında ‘iki bölgeliliğin’ daha ilk yıldan ortadan kalkması söz konusudur...
  Bu ne anlama geliyor?..
  Kıbrıslı Türklerin buğday taneleri gibi dağılması...
  Rum çoğunluk arasında azınlığa düşmesi...
  Olası bir çatışmada, 1974 öncesindeki gibi kendini koruyamayacak duruma gelmesi...
  Tüm bu sakıncaların yanı sıra meseleye bir de insan hakları açısından bakmak gerekiyor...
  Adam 41 yıl önce Baf’tan göç ederek Güzelyurt’a yerleşmiş...
  Baf’taki evinde sadece 2 yıl oturmuş, hayatının 41 yılı ise Güzelyurt’ta geçmiş...
  Güzelyurt’ta sadece 2 yıl veya 5 yıl oturan adam veya onun çocukları veya torunları geri gelecek ve 41 yıllık mülk sakinine “çık, git” diyecek...
  Adam, bir daha Baf’a dönmek istemiyor...
  Döndüğü takdirde evinin taşlarını bile bulamayacağını söylüyor...
  Ayrıca güvenlik endişelerini dile getiriyor...
  Peki siz bu insanı silah zoruyla mı Baf’a göndereceksiniz?..
  Avrupa’da ‘insan hakları’ böyle mi çalışıyor?..


Artık ses veriyorlar
  Güzelyurt’ta yaşayan ve önceki gün Diyalog Medya’yı ziyaret eden Sivil Toplum Örgütleri Platformu üyelerinin ortaya koyduğu görüşler; özellikle kendi liderliğimiz tarafından dikkate alınmalı ve hem BM, hem de AB yetkililerine aktarılmalıdır...
  Bu insanlar 41 yıldan beri yaşadıkları topraklara yatırım yapmışlar...
  Kimisi narenciye ile uğraşmış, kimisi nar üretimine yönelmiş...
  Bu insanlar çocuklarına ev yapmış, işyeri açmış...
  Hayatları boyunca kazandıklarını, halen yaşamakta oldukları topraklara yatırmış...
  Onlar “Güneydeki mülkümüzü alsınlar ve bizi rahat bıraksınlar” diyor...
  Yani ortada başkasının malını hiç bedel ödemeden gasp etme gibi bir niyet yoktur...
  Barış Harekâtı sonrasında gerçekleşen ‘Nüfus Mübadelesi’ anlaşması çerçevesinde, 41 yıldan beri yaşadıkları yerde kalmak istiyorlar...
  Aslında bu düşünce, iki toplumun yeniden çatışma ortamına girmemesi açısından son derece yapıcı ve gerçekçidir...
  Geçmişte yaşanan acıların bir daha yaşanmaması isteniyorsa, anlaşma olur, olmaz iki toplumu bir arada yaşatma düşüncesinden vazgeçilmelidir...
  Bunda ısrar edilmesi veya zorlama olması halinde, çok ciddi sorunları da beraberinde getirebileceği unutulmamalıdır...
  BM ve AB yetkililerinin, mülkiyet sorununa tek gözlükle bakmaları ve Rum tarafını cearetlendirmeleri doğru değildir...
  Eide ‘yarım asırlık sorunu’ çözen adam olarak tarihe geçecek diye; Kıbrıslı Türkler bir daha kendilerini ateşin içine atamazlar...
  Güzelyurt ve civarı köylerde yaşayan Kıbrıslı Türklerin ses vermesi, çözüm karşıtı bir girişim değildir...
  Tam tersi pazarlıkların doğru zemin üzerinde yürütülmesine yardımcı olacak bir harekettir...
  Güney Kıbrıs’ta, Maraş ve Girne göçmenlerinin her Allah’ın günü bildiri yayınlayarak, Rum liderliğine sert uyarılarda bulunmalarını ‘çözüme aykırı’ olarak görmeyenler, Kıbrıslı Türklerin geç de olsa ses vermelerini da anlayışla karşılamalıdır...


Mübadele anlaşma ile yapıldı
  Bu noktada bir gerçeğin altını daha çizmekte fayda vardır...
  Nüfus mübadelesi, silah seslerinin durması sonrasında yapıldı...
  Her iki toplumun liderliği de bunu kabul etti...
  İnsanlar bu şekilde kendi bayrakları ve kendi yönetimleri altında yaşamaya başladı...
  Aradan geçen yarım asırlık süre içinde sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan herhangi bir ilişki kuramayan bu iki toplumun zaman içinde yakınlaşması hepimizin arzusudur...
  Ama kabul etmek gerekir ki; yeniden yakınlaşma kolay değildir...
  Sürekli vurguladığımız gibi; Türk düşmanlığına dayalı Rum eğitim sisteminin inat ve ısrarla değiştirilmemesi nedeniyle, Rum gençlerinin bizlere karşı kin ve nefret duygularıyla yetiştiğini görmezden gelemeyiz...
  Bazı sağduyu sahibi Rum yazar ve eğitimcilerin dahi itiraf ettiği bu gerçekler karşısında bizler gözü kapalı vaziyette önümüze konan her şeyi kabul edemeyiz...
  Ve bu gerçekleri hiç çekinmeden, hem Rum liderine, hem de BM ve AB yetkililerine söylemeliyiz...
  Kıbrıs güzel bir adadır...
  Bu güzel adada hem Kıbrıslı Türklere, hem de Kıbrıslı Rumlara yeteri kadar toprak vardır...
  Irkçı düşünceleri bir kenara bırakmaları halinde, bu güzel adada hepimiz mutluluk içinde yaşarız...
  Rum halkının yüzde 98’i, Kıbrıslı Türk ile evliliği reddediyorsa...
  Hiç kimse zorla gerdeğe sokulamaz...
YORUM EKLE
YORUMLAR
Hasan berhas
Hasan berhas - 10 yıl Önce

iki önemli nokta var verilecek olan topraklardaki insanların durumu ve verilmeyecek olan topraklardaki insanların durumu ne olacak .bu iki soruna tatmin edecek bir cevap verilmesse sonu bu anlaşmanın husrandir

banner608

banner474