Kıbrıs güzel bir adadır…
   Afrodit’in aşk adası olarak anılır…
   Nüfusun çoğunluğunu oluşturan Rumlar 47 yıldan beri adanın güneyinde, Türkler ise kuzeyinde yaşıyor…
   Son 18 yılda karşılıklı geçişler olsa da Rumlar kuzeydeki mülklerine, Türkler de güneydeki mülklerine sadece uzaktan bakabiliyor…
   Üzücü bir durum olsa da bunun baş sorumlusu elbette 1963’te başlattıkları kanlı saldırılar, sonrasında Yunan Cuntasıdır…
   Faşist Yunan Cuntası 15 Temmuz 1974’te adada darbe yapmasaydı; Türkiye 20 Temmuz’da askeri müdahalede bulunmazdı…
   Öyleyse; adanın kuzey ve güneyinde yaşayan iki toplum öncelikle sorunun nedenlerini doğru teşhis etmeli, ondan sonra da ‘adil bir paylaşım’ sürecine girilmelidir…
   Mümkün olanlar evlerine dönebilmeli, olmayanlar da tazmin edilmelidir…
   Doğru olan budur…
   Bunun dışında ortaya konan iddialarla bir 47 yıl daha harcayamayız…
   Kuşkusuz; her iki tarafın da ‘baskın’ politikaları vardır…
   Taraflardan bir tanesi, istediklerini elde edebilmek için askeri gücünü ve elinde bulundurduğu mülkleri koz olarak kullanıyor…
   O taraf bizim taraftır…
   “Maraş’ı da açarım, şunu da yaparım” diyerek öne geçme ve politikasını kabul ettirme gayretindedir…

Onların silahı ekonomik üstünlük

   Diğer tarafın elindeki silahlar ise daha çok ekonomik ağırlıklıdır…
   Ticaret ve turizm ambargosu gibi…
   Bir de Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportları…
   Pasaportların değerini küçümsemeyelim…
   AB vatandaşı olmayan dünyanın zengin işadamları; Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu alabilmek için 
5 milyon Euro’luk yatırım yapmak zorundadır…
   Bunun yanı sıra en az 500 bin Euro değerinde bir konut satın almalı ve 65 bin Euro ek vergi ödemeli…
   Seyahat özgürlüğünü elde edebilmenin maliyeti oldukça yüksektir…
   Kimse bunu gözden uzak tutamaz…
   Türkiye’yi herkesten daha çok seven binlerce Türk vatandaşı milyonlarca dolarlık servetini İspanya, Fransa, Malta ve Yunanistan’a kaydırmak suretiyle AB pasaportuna sahip oldu…
   Şimdi hiç kimse Kıbrıslı Türklere “gavurun pasaportunu kullanmayın” diyemez…
   Dese de ikna edici olamaz…
   Onlara; Kıbrıslı Türkleri, Almanya’da yaşayan Türkler gibi düşünmelerini de tavsiye edebiliriz…
   Almanya’da yaşayanların AB pasaportu vardır…
   Peki biz onlara “gavurun pasaportunu kullanmayın” diyebilir miyiz?..
   Ne münasebet…

Rumlar kendine gelmeli   

   Şimdi Rum Yönetimi ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ pasaportunu bir silah olarak kullanmaya çalışıyor…
   Öncelikle ‘ayrı devlet’ konusunda ısrarcı olan KKTC yöneticilerinin pasaportlarını iptal etme girişiminde bulunuyor…
   Bu konuda muhalefetin de desteğini alarak Meclis’e bir de yasa tasarısı gönderiyor…
   Ne var ki; bu konuda atılacak her adım Kıbrıs sorununun çözümünü daha da zorlaştıracak, Türk idaresinin daha da katılaşmasına yol açacak…
   Rumların niyeti gerilim değil de çözüm ise; o zaman ‘pasaport şantajı’ yerine müzakere masasına dönüşü tercih etmelidir…
   Kalıcı, sağlam bir çözüm her iki toplumun da yararınadır…
   Akdeniz’in en güzel ülkesinde herkesin refah düzeyini yükseltmek varken; gerilimi tercih etmek akıllı bir siyaset değildir…