banner564

Holguin’e ne dedik; neler istedik?

Temasları ile ilgili yaptığımız araştırma, Holguin’in anlatmaktan ziyade dinlediğini ama Kıbrıs sorununu anlamasına yardımcı olacak sorular yöneltmekten de kaçınmadığını ortaya koymuştu zaten. Maria Holguin Cuellar, giderayak verdiği demecinde Kıbrıs’ta ne yaptığını bizzat kendisi açıkladı: Bütün görüşleri dinledi, temel zorlukları ve fırsatları daha iyi anladı.
Bundan sonraki aşamada, özellikle Brüksel ve Berlin’de etkili görüşmeler yapması bekleniyor. Londra’yı saymıyoruz; onlar zaten mutfakta…
Brüksel ve Berlin’deki temaslar Kıbrıs sorunundan ziyade Türkiye-AB ilişkilerine odaklanacak. Avrupa Birliği Kuzey Afrika ve Orta Doğu-Kafkaslar ile olan ilişkilerini geliştirmek istiyor. Bu gelişme, hem güvenlik hem de ekonomik ihtiyaçlarının karşılanmasına yardımcı olacaktır. Cezayir’den Gürcistan’a kadar olan yay üzerindeki devletle kuracağı iyi ilişkiler AB için ham madde ve iş gücü ihtiyacını karşılayan ama güvenlik bakımından da önemli olan bir bariyer oluşturacaktır.
Bu yay üzerindeki en önemli devlet elbette Türkiye’dir. Türkiye olmadan bu çabanın yararlı sonuçlar vermesi düşünülemez. Kıbrıs ise Türkiye ile ilişkileri geliştirmenin en önemli sorunudur. Geçen yılki cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra verdikleri demeçler AB yetkililerinin Erdoğan Türkiye’si ile “iyi geçinmek” politikası izleyecekleri zaten belli olmuştu ve Osman Kavala’nın hapiste tutulmasına sert tepki göstermeyi bırakmış olmaları da bu tutumu teyit etmiştir.
Geriye kalıyor Kıbrıs… Kıbrıs konusunun da AB’nin etki alanını genişletmesine engel olmaktan çıkarılması gerekmektedir. Holguin, Brüksel ve Berlin’de bu konuyu ele alacak; AB komiserlerinin ve Almanya yetkililerinin bu konuda yapabileceklerini saptamaya çalışacak.
Kıbrıs’taki taraflardan fazla umutlu olmaması gerekiyor. Hristodulidis, “başlıca hedefinin müzakereleri başlatmak olduğunu” söyleyip duruyor. 
Müzakereleri başlattığı zaman ne olacağını veya müzakereler ile nereye varmak istediğini söylemedi bile galiba… 
Cumhurbaşkanı Tatar, müzakerelerin başlayabilmesi için Türk tarafının eşitliğinin teyit edileceği adımlar atılmasını istedi. Havaalanının açılması, AB ile doğrudan ticaret yapılabilmesi, bölgedeki doğal gazın çıkarılması için ortak çalışmalar yapılması gibi öneriler sundu. Bunlar yapılmaya başlanırsa Türk tarafı müzakerelere başlamayı düşünecekmiş…
Bunlardan bir şey olmaz! Kıbrıslı liderlerin sırtında yumurta küfesi yoktur… Ne isterlerse söyleyebilirler… Onların tutumunun yaratacağı sorunların bedelini ödeyecek olan kendileri değildir nasıl olsa… 
Buna karşılık, bölgesel sorunların çözülememesinin veya Türkiye-AB ilişkilerinin gelişme yolunun tıkanmasının bedelini ödeyecek olanlar var ve esas dinlenmesi gereken de onlardır.
Miçotakis ile Hristodulidis ayrı yollardan ilerliyorlar. Biri Türkiye ile dostluğunu sağlamlaştırarak, diğeri AB’deki konumunu Türkiye’ye karşı silah haline getirerek “iş görmeye” çalışıyorlar.
KKTC ile Türkiye arasında da farklılıklar olduğu anlaşılıyor. Türkiye, çevredeki sorunları süratle çözmek istiyor. ABD ile yapılan anlaşmalar öncesinde Mısır ve Yunanistan ile dostluk sayfalarının açılması, nihayetinde PKK’nın tasfiye edilmesi amacıyla Irak ile uzlaşma yoluna gidilmesi önemli göstergelerdir. Yerel seçimler sonrasında Türkiye’deki parasal sorunların Uluslararası Para Fonu ile ele alınmasına da şaşmamak gerekecektir. Türkiye’nin AB ile yakınlaşması da temel bir ihtiyaçtır. AB ile Türkiye ayrılamazlar!
Bu durumdaki Türkiye’nin Holguin’e ne dediğini tam olarak bilmiyoruz ama Holguin-Fidan görüşmesinden elde edilen bilgi ve kanaatler, Türkiye’nin Kıbrıs’taki olumlu gelişmelere engel olmayacağı şeklindedir. Fidan, Holguin’i umutlandırmış ve cesaretlendirmiştir! Fidan’ın başlıca talepleri, Kıbrıs Türk halkı ile olumlu ilişkiler kurulması ve müzakerelerin bir kez daha çökmesi halinde Kıbrıslı Türklerin statüsünün ne olacağının baştan belirlenmesi olmuş… Böyle olmasaydı Holguin, Londra’ya değil Bogota’ya döner ve keyfine bakardı. 
Döndük dolaştık aynı noktaya geldik: Kıbrıs, Türkiye-AB ilişkilerinin önemli konularından biridir ve aradan geçen zaman bunu değiştirmemiştir. Türkiye, AB ilişkileri geliştirmenin karşılığı olarak Kıbrıs’ta kendi güvenliği veya Kıbrıslı Türklerin geleceği bakımından makul isteklerde bulunursa bunları elde etme olanağı vardır. Şimdi hüner, bu süreci başarı ile yönetmektir.


Holguin çok malzeme topladı. Şimdi bunları, Londra, Brüksel ve Berlin gibi merkezlerde işlemeye başlayacak sanırım...

YORUM EKLE

banner471

banner473