banner564

Hristodulidis’e sövmek, mülkiyet yarasının merhemi olmayacak!

KKTC Yönetimi, mülkiyet sorununu gündeme taşımanın yolunu bazı Kıbrıslı Rumları re-hin almakta buldu. Böylece, “bırak benimkileri; bırakayım seninkileri” yaklaşımının dev-reye gireceğini düşünmüş olmalıdırlar.

Ama öyle olmadı! Rum Yönetimi, yurttaşlarının hukukunu korumanın başka yollarını arıyor. Zaten suçlamalar oldukça hafif… Genel rahatsızlık vermek, özel bilgileri yaymak gibi… Bunlar için öngörülen cezalara bakıldığı zaman bugünkü “tutukluluk” halleri bile garipseniyor; KKTC’den hukukçular tutukluluk haline ciddi şekilde itiraz ediyorlar. KKTC Yönetimi, haklı olduğunu bize bile kabul ettiremedi… Rum Yönetimi’nin işi çok zor olma-yacak!

KKTC Yönetimi mülkiyet hakkı ve Kuzey’de terk edilmiş mülkleri kullanma konusunda anlaşılır ve savunulabilir bir hukuk sistemi oluşturamadı. “Aldık; bizimdir” mantığı ça-lışmayınca herkes Hristodulidis’e saldırmaya başladı. Mülkiyet sorununu Hristoduli-dis’in devreye koyduğu bireysel cezalandırmalarla çözmek mümkün değildir. Hukuki yöntemlerle de olsa böyle bir saldırı, Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Rumların ilişkilerine ciddi şekilde zarar verecektir. Bu doğru!

Bu doğru ama Hristodulidis’in amacı, yıllardan beri izlenen “bugünkü durumu kabul-lendirme” politikasını çökertmekse; bu konuda başarılı olduğunu da görmek zorundayız. Devreye koyduğu yöntem, bizim amaçlarımızdan bağımsız olarak kendi amacına uygun bir şekilde çalışıyor.

Simon Aykut’un tutuklanıp mahkemeye çıkarılması, Kuzey Kıbrıs’ta da mülkiyet konusu-nun tartışılmasına neden olmuş; benim de aralarında bulunduğum bir grup insan, Rum tarafının tutumunun temel hukuki prensiplere ve insan hakları hukukuna aykırı olduğu-nu KKTC yurttaşlarına anlatabilmek için adeta canını yemişti. Bu konuda mesafe alındı-ğını görüyorum. Aykut dayanabilirse ve gerekli diplomatik destek verilirse bu olayın Rum tarafının aleyhine sonuçlanacağını düşünenler artmıştır sanıyorum.

Resmi makamlarımız ise, bu süreci yönetmeye çalışmak ve Kıbrıs sorununun çözüm-lenmesinin gerekliliğini anlatmak için bundan yararlanmak yerine provakatif bir girişimle bir “takas” süreci başlatmayı tercih etmişlerdir. Bu tutumun benimsenmesinde yakla-şan Cumhurbaşkanlığı seçimi de önemli bir etken olmuş olabilir. Böyle bir kampanya ile herkesin Hristodulidis’i suçlamaya yönelmesi, iki devletli çözüm politikası ile Tatar’ın tutumunu haklı gösterecek diye umulmuş olabilir.

Oysa tutulan bu yol; ne mülkiyet sorununun çözümüne ne de Tatar’ın yeniden seçilme-sine yardımcı olacak. Bugünkü tartışmalardan çıkabilecek en akılcı sonuç, mülkiyet sorunu da içinde olmak üzere ada üzerindeki pek çok sorununun ancak ve ancak “kap-samlı bir çözüm” ile mümkün olabileceğidir. Bunların içinde statü sorunları, yurttaşlık meseleleri, ticaret yapma hakkı, seyahat hakkı gibi temel haklar da vardır…

YORUM EKLE

banner608

banner474