banner564

Hükümet programı ve AB ile karışık KKTC

  CTP-UBP hükümetinin programı dün Cumhuriyet Meclisi’nde okundu...
  Güzel sözlerle süslenmiş onlarca ‘cek-cak’ı bir kenara bırakırsak, bu programda en fazla göze çarpan hususları şöyle sıralayabiliriz:
  1-Polis ve İtfaiye’nin bir yıl içinde sivile bağlanması... 
  2-Seçim Yasası’nın değiştirilmesi ve Tek Bölge sistemine geçilmesi...
  3-Ticaret, Çocuk ve İş mahkemelerinin kurulması...
  Hemen her hükümet programında cek-cak’lar vardır...
  CTP-UBP programında da öyle oldu...
  Bazı konularda ortaklar ‘süre ile’ kendilerini sınırlandırmış olsalar da; bunların birçoğu ülkenin ve toplumun acil ihtiyaçlarıyla ilgili değildir...
  Bu ülkenin acil ihtiyaçları nedir?..
  Öncelikle piyasanın ucuzlaması...
  Avrupa’nın en pahalı ülkesi durumundayız...
  Neden?..
  Vergiler, fonlar, harçlar, nakliye ücretleri...
  Bu kadar geniş tabanlı bir hükümet göreve başlarken ne yapmalıydı?..
  Ankara ile masaya oturup, Kuzey Kıbrıs’ın tamamen serbest bölge olmasını öngören bir adım atılmalıydı...
  Ne var ki; Kıbrıs sorununun yakında çözüleceği hesapları ve CTP’nin ‘ideolojik duruşu’ buna engel oldu...
  Peki UBP’nin ideolojisi?..
  Var mıdır, yok mudur?.. 
  Kıbrıs’taki insanlar; gömlek, pantolon almak için uçağa binip Türkiye’ye gidiyor...
  Bazıları, sebze-meyve getirmek için gemi ile Taşucu’na gidip, geliyor...
  Bazıları, ihtiyaçlarının büyük bir kısmını güneyden karşılıyor...
  Siyasiler bu gerçekleri bilmiyorlar mı?..
  Biliyorlarsa neden 41 yılın hatalarını bir anda ortadan kaldıracak adımlar atılmıyor?..

İhtiyaçlarda öncelik nedir?..
  Yine programa baktığımızda popülizm göze çarpıyor...
  İthalatta ucuzluk yerine, yeni fonlardan söz ediliyor...
  Ülkenin en önemli sektörü olan turizmde bazı bürokratların ‘şartlanmış düşüncelerinin’ hükümet programına yansıtılarak; teşviklerde küçük ve orta ölçekli işletmelere dayalı bir stratejiye geçileceği belirtiliyor!..
   Tamam, bu küçükler desteklensin, ama yatırım koşullarına da bir düzenleme getirilmeli…
  

  
Üç günde şirket hikayesi
  Şirket kurulmasında 3 günlük süre verilmesi çok güzel...
  Fakat şirketi kurduktan sonra karşılaşılan bürokratik sorunlar n’olacak?..
  Vatandaş dosya elde belediyeye gidiyor...
  Oradan Şehircilik Dairesi’ne...
  Oradan Esnaf Sanatkârlar veya Ticaret Odası’na...
  Sonra yeniden belediyeye...
  Sonra bakanlıklara... 
  Birinde bir evrak eksik, diğerinde bir fazla...
  İnsanın kalbi mi dayanır burada yapılanlara?..
  İddialı bir hükümet, er meydanına çıkarak ‘yatırımcılara şu kadar yıl vergi muafiyeti, arazi ve altyapı’ güvencesi veremez mi?..
  Burada veremez...
  Yatırımcının buradan mülk alımında karşılaşılan sorunları ortadan kaldıracak önlemler?..
  O da yok...

Sağlık ve hastane
  En ciddi sorunlarımızdan biri sağlık değil mi şu küçük ülkede?..
  Genel Sağlık Sigortası’nın yürürlüğe gireceğini söyleyen hükümet, Tam Gün uygulamasından söz etmiyor...
  Ama programda Lefkoşa’ya yeni bir hastanenin kurulması var...
  Nasıl kurulacak?..
  Finansmanı kim sağlayacak?..
  Hastaneyi kurduğunuzu düşünelim...
  Şimdiki ‘yarım mesai’ ile ne yapacaksınız?..
  Uzmansız bir hastanede nasıl şifa dağıtacaksınız?..
  AB ülkelerinde sağlık ve eğitim en önemli iki konudur...
  Yeni hükümetin programında eğitimde Tam Güne geçilmesinden söz edilmiyor...
  Programın hemen her yerinde AB ile uyumdan söz edilirken, ne halse sağlık ve eğitimde bunları göremezsiniz...
  Hâlbuki AB ülkelerinde seçime giren siyasi partiler eğitim ve sağlıkta yapılacak değişimleri kısa ve özet halinde açıkladıktan sonra, finansmanın nasıl karşılanacağını da ortaya koyarlar ve iktidara geldiklerinde bunları yerine getirirler...

Özel sektörde AB muktesebatı
  Hükümet programında yer alan ilginç hedeflerden biri de ‘özel sektörde AB müktesebatına geçilmesiyle ilgilidir...”
  İthalat ve ihracatta, fonlar, vergiler, yüksek navlun, fazla mesailer ve KDV’lerle ‘rekabet edemez’ duruma getirdiğiniz işletmelere, diğer yandan ‘çalışanlar konusunda’ “seni AB kurallarına bağlıyorum” diyeceksiniz...
  Hamilelik, doğum sonrası dönemleri, iş saatleri, asgari ücrette zorunlu artışlar gibi yasal zorunluluklar getireceksiniz...
  CTP’yi bir ölçüde anlamak mümkün de...
  Hayatı boyunca ticarette serbestliği savunan, hatta tüm halkı ‘Dubai’ masalıyla aldatan UBP’nin böylesi bir protokol ile ortaya çıkması gerçekten çok ilginç...
  Yine, hemen her konuda AB ile uyumdan söz edilirken, Elektrik Kurumu için ‘özerkleşmeden’ söz edilmesi nasıl bir çelişki?..
  Hele bir de Türkiye’den gelecek su meselesine bakalım:
  “Su kaynaklarının etkin, verimli, sürdürülebilir, eşitlikçi, güvenilir ve kaliteli yönetimini uygulamaya geçirebilmek ve bu alanda etkili denetim uygulayabilmek için bir yıl içerisinde Su Yasası çıkarılacak ve özerk Su Yönetimi kurulacaktır. Su Yönetimi’nin KKTC Meclisi’nde temsil edilen tüm siyasi partilerin, belediyelerin, paydaş Devlet Kurumları’nın ve paydaş Sivil Toplum Örgütleri’nin temsil edileceği demokratik bir yapıya sahip olmasına özen gösterilecektir.”
  AB ülkelerinde suyun yönetimi böyle mi oluyor?.. 
  Meclis’te temsil edilen tüm partilerin, belediyelerin, devlet kurumları ve sivil toplum örgütlerinin de yer alacağı bir yönetim!..
  Allah Allah...
  Bu Guinness’lik bir durum...
  Mutlaka ‘rekorlar kitabına’ girecek...
  Tarih bunu yazacak...
  Üç yüz bin nüfuslu KKTC’de siyasi partilerin de yer alacağı bir su yönetimi!..
  Bu korkunç bir buluş!..
  Bunun bir adı olmalı!..
  Su devrimi mesela!!!
  Veya ‘su yönetiminde dünya devrimi!!!
  Yine de ne çok sevinelim, ne de çok üzülelim...
  Hükümet programında yer aldığı gibi ‘tek egemenlik, tek vatandaşlık’ çerçevesinde Kıbrıs sorunu çözülürse eğer...
  Tüm bunlar rafa kaldırılacak...
  Çağdaş AB yasaları geçerli olacak ve hem elektrikte, hem de suda özel sektör idareyi ele alacak...
  Kurumlarımızı bu yüksek olasılıklı gelişmeye hazırlamak yerine, yine ‘koruyucu devlet baba’ rolüyle ilerlemek hem çalışanlara, hem de geçen zamana yazık değil mi?..

Polis sivile giderse
  Polis örgütünün sivile bağlanması kötü birşey mi?..
  Elbette değil...
  Demokrasiye inanıyorsanız, öyle olması gerekiyor...
  Ne var ki; KKTC’de siyasi kültür henüz AB ölçülerinde değildir...
  AB ölçülerinin yarısı, çeyreği de değildir...
  O zaman; en kritik kuruluşu bir anda filanca partinin atadığı bakanın emrine verirseniz neler olacağını düşünemez misiniz?..
  ‘Demokrasi, birlik, beraberlik dayanışma, zafer, devrim, ileri’ bunlar güzel sözler de...
  Burası KKTC değil mi?..
  Burada halklara eşitlik uygulaması var mıdır?..
  Burada bir delegenin baskısı ile kararlar veya uygulamalar değişmiyor mu?..
  Öyleyse; yazık olacak...
  Bu ülkede yolsuzluklar, hırsızlıklar, soygunlar, efelikler, uyuşturucu ticareti ve kullanımı, trafik suçları çok daha fazla artacak...
  Keşke bunu yapmak yerine, polisin güçlendirilmesi için gerekenler ortaya konsaydı...
  Trafik ve adli konularda eleman ve teknoloji eksiklerinin 3 ay içinde giderilmesi gibi...

Alkışlanacak bir karar
  Yiğide hakkını vermemek olmaz...
  Hükümet programında halkı memnun edecek en önemli madde, seçim sisteminde yapılacak değişiklikle ilgilidir...
  Tek bölge sistemine geçilmesiyle birlikte ‘bölgecilik numaraları’ ortadan kalkmış olacak...
  KKTC milletvekili seçilecek olan adam tüm halka hizmet etme mecburiyetinde kalacak...
  Bunu alkışlıyoruz...
YORUM EKLE

banner608

banner473