Küçük ve güzel bir ülke inanılmaz bir kaosa sürüklendi...

  İktidara gelen partileri artık bakanlar ve bürokratlar yönetmiyor...
  Parti meclisine seçilenler, hükümetin kararlarını tanımıyor veya uygulatmıyor...
  Yine bazı partilerin yetkili kurulları doğru olana da, yanlışa da ‘hayır’ denmesini istiyor...
  Hem Türkiye’den para isteniyor, hem de Türkiye’ye saldırı ortamları hazırlanıyor...
  Spekülatif haberlerle devletin en üst makamları dahi yanlış beyanlara teşvik ediliyor...
  Yazık ve günah değil mi?..
  Bir toplumun içten kendi kendini çökertmesi tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğumuzu göremeyenlere yazıklar olsun...
  Halbuki; bu ülkenin sade insanı Türkiye’ye karşı değildir...
  Bu ülkenin sade insanı Türkiye ile çatışmak isteyenlere tepkilidir...
  Bu ülkenin geçmişte büyük acılar çekmiş insanı; Türkiye’siz ayakta duramayacağımızın bilincindedir...
  Öyleyse; kimlerdir bu karmaşayı yaratanlar?..
  Kimlerdir yalan, dolanla ortalığı karıştıranlar...

Çözüm kalıcı olmalı

   Kıbrıs sorununun ‘kalıcı’ bir şekilde çözülmesini hepimiz istiyoruz…
   Ancak; haklarımıza saygı duyulmasını, can ve mal güvenliğimizin sağlanması şartıyla…
   Her ne pahasına olursa olsun çözümden yana olduklarını iddia edenler öyleyse neden Türkiye’ye saldırıyor ve neden tüm halkı bu yönde teşvik ediyorlar?..
   Bu son derece tehlikeli provokasyonun arkasında kimler vardır?..
   Devletin maaşını almak, sonra bu devlete içten kötülük etmek ne demektir?..
   Kendi insanını aldatma ve tuzağa düşürme zihniyetinin perde gerisinde ne vardır?..
   Kuşkusuz bunu ortaya çıkarması gereken devletin ilgili birimleridir…
   Ama o birimler de çalışmıyor…
   Devletin hemen tüm kurumlarının iflas ettiği ortamlar, kötü niyetli propaganda faaliyetleri için bulunmaz bir fırsattır…
   İşte o yüzden hükümetin bir an önce kendini göstermesi ve devleti içten çökertmek isteyenlere karşı gerekli önlemleri alması kaçınılmazdır…
   Dörtlü koalisyon bunu yapabilir mi?..
   Bekleyip göreceğiz…