banner564

İfadenin çürümesi

Günümüzde siyasette oluşan kopukluk, verimsizlik herkesin konusu. Bu bir anda ortaya çıkmadı. Dünden temelleri var. Ne zaman ifadelerin, sözün çürümesi başladı. Bununla birlikte çürüyen ifade ve sözü kullananlar siyasette başarı denen oy ve makam elde etti. Bu çürüme çok yaygınlaştı. İçerik kayboldu. İçerik ile birlikte inceleme, çok yönlü bakış ve sentez yapma da eridi gitti.
Son Cumhurbaşkanlığı seçimleri bunun doruğu oldu. O seçim sonrası da siyasette yaşananlar çürümenin ortalığa saldığı çirkin kokular oldu. Kurultay, Hükümet kuramama, Meclis Başkanlığı Seçimi, Erken Seçim vs. birbirine ulandı gitti.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde iki kamp arasına seçim için sıkıştırıldık. Bu sıkışma ifade ve sözdeki çürümeyi doruğa çıkarttı. Bir tarafta Türkiye sevgisini istismar eden, öte tarafta da yurdumuz Kıbrıs sevgisini istismar eden anlayış hakim oldu. Sevgiyi bu iki tarafta kendi tekeline aldı. Bu nedenle bugün, dünden daha fazla olarak insanların kendi yurduna ve Türkiye dönük sevgisinde erozyon var. Yabancılaşma arttı.
Çünkü bu seçimde bir taraf Türkiye’yi seviyorsan Tatar’a, yurdunu seviyorsan Akıncı’ya oy vereceksin dar boğazına toplumu soktu. Türkiye’yi sevene oy verirsen para gelecek. Kıbrıs’ı sevene oy verirsen ise var olacaksın ikilemi yaşandı. Sonuç ne oldu? İkisi de duvara vurdu. Toplumun, ruhu sakatlandı.
Bu ikilem sözde de çürümeyi getirdi. Çürümüş ifadelerle farklılıkları tanımlamak toplumsal ortak noktayı bulmayı darbeledi. Biri kendini en büyük devletci, öteki de bunu ifade edeni yalaka diye tanımlamaya başladı. Casinocular, iş insanına düşman olanlar. Kamuda çalışan tuzu kurular. Özel sektörde vergi vermeden yaşayan yiyiciler diye bir birimizi tanımlamaya başladık.
 Bu nedenle toplumsal ortak payda aramayı kaybettik. Bakın bu dil ve ifade ile sözler yalnız iktidar muhalefet arasında olmaktan da çıktı. İktidar blokunu oluşturan güçlerin kendi aralarında ya da kendi içlerindeki siyasi tartışmalarda da bu kendini gösteriyor. Örneğin UBP Kurultayı ve Meclis Başkanlığı seçimleri sırasında UBP milletvekilleri arasında ifade edilen “müdahale, hatırlı aile, adam mısın” gibi bir birini iki kaşı arasından vurmaya dair ifade ve sözler. Hükümet ortağı partinin UBP’yi oy vermeyerek sınamak istedik ifadesi. Buna koşut olarak söylenen, haddine mi düşer UBP’yi sınamak yollu sözler. Ya da Başbakan Yardımcılığı süstür ifadeleri havada uçuyor. Geçmişte bu ifadeyi Sayın Tahsin Ertoğruloğlu, UBP- TKP Koalisyonu döneminde Başbakan Yardımcısı Sayın Mustafa Akıncı için kullanmıştı. Kullandıktan 2-3 ay sonra da o hükümet müdahale ile düşmüş, hatta olaya tanıklık eden gazeteci Sayın Başaran Düzgün’ün anlatısı ile bir askeri darbenin de köşesinden dönmüştük. 
Demek ki dünden ders almadık. Dünkü “hainler, Rumcular” ifadeleri ile buna karşıt gelişen “hırsızlar” bloklaşmasının 1990’lı yıllara kadar bizi getiren kamplaşmadan çıkartılan dersler sonrası, siyaset ve sosyal güçler arasında oluşan Olimpiyat Halkaları gibi,  farklı renklerin bir birine değen noktalarını bularak, siyaset alanını bir zincir gibi birleştirme çabasının yol açtığı olumluluğu; eskiye, hem de daha ilkel bir şekilde döndürmek, toplumu daha da geriye götürdü. Günün gerçeği budur.  
İfade ve sözdeki bu çürümeler düşünceyi bodurlaştırırken, sevgiyi de öldürüyor. Sevgiyi tekelleştirerek tutsak alan, sevgiyi ve sevmeyi öldürür. Bunu yapan bilsin bu onun da sevilmesini darbeler. Bu nedenle her görüşten insan, toplumda siyasetçiye saygı ve sevgi kalmadı diyorsa, o zaman kim olursa olsun kullanılan ifade ve sözleri değerlendirmelidir. Eğer sosyal medyanın kural ve değer tanımayan mecrasında bir beğeni almak uğruna, ifadenin ve sözün celladı olmak veya bu cellatlara dönük sempati almaya uğraşırsanız, bilin ki toplumun, demokratik değerlerin celladı siz olursunuz.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Turkish power
Turkish power - 3 yıl Önce

Sıkıştırılmak istemiyorsan palikarya çorbacı yalakaliği yapmayacan dünür olmayacan soyunu sopunu atani dedeni babanı bilecen

banner608

banner474