Adamı 1963 yılında oturduğu köyden kovdunuz...
Kovamadıklarınız ise 1974’te ‘Nüfus Mübadelesi’ anlaşması çerçevesinde kuzeye geçmiş...
Bu insanlar, 52 veya 41 yıl önce yerleştikleri bölgelerde kendi hayatlarına bir yön vermişler...
Kendi iş yerlerini kurmuşlar veya tarımla uğraşmışlar...
Çocukları, torunları buralarda dünyaya gelmiş...
Şimdi siz bu insanlara “Mülkiyet hakkı” diyerek, onları başka yerlere göndereceksiniz...
Ama Kıbrıslı Türklerin ezici bir çoğunluğu güneydeki mülküne dönmek istemiyor...
Dönmek isteyenler zaten bu tercihlerini daha önce de kullanabilirlerdi...
Mülkiyet sorununun bir boyutu budur...
İkinci boyutu ise; yerinden zorla oynatacağınız insanların yeni bir bölgede, yeni bir hayat kurmalarının kolay olduğunu mu sanıyorsunuz?..
Bir örnek verelim:
Güzelyurt’ta bakkaliye çalıştıran bir adamı Baf’a gönderdiğiniz...
Ve bu adamın, Baf’taki evini sağlam bulup, yerleştiğini düşünelim...
Orada ne iş yapacağını ve nasıl geçineceğini söyler misiniz?..
Aynı işe devam etsin diyenler çıkabilir...
Baf’ta çok sayıda bakkaliye var iken...
Sermayesi bile olmayan Kıbrıslı Türkün açacağı yere kim gidecek Allah aşkına?..
İnsanlarla dalga mı geçiyorsunuz...
KKTC ve Türkiye’nin gelmiş, geçmiş yöneticileri bu insanlara “Toprağınıza sarılın, kimse sizi buralardan gönderemez” dememişler miydi?..
Peki toprağa sarılan ve narenciye üreten bu insanlar Baf’ta, Limasol’da ne iş yapacak?..
Güneye gitmekten korkan bu insanları Mesarya ovasına gönderdiğinizi düşünelim...
Orada nasıl tutunacaklar?..
Bu kez arpa üretmelerini mi söyleyeceksiniz?..
Mülkiyet Komitesi büyük tuzak
Bizdeki ‘insan hakları savunucuları’ kimsenin mağdur olmayacağını söylüyor...
Rumlar ise tam tersini savunuyor...
Özetle şöyle diyorlar:
-Yerleşikler (Yani Türk vatandaşları) gönderildiği zaman sorun büyük ölçüde çözümlenecek...
-Geri kalanlar için öncelik mülk sahibinde olacak...
-Mevcut kullanıcı itiraz ediyorsa Mülkiyet Komitesi’ne başvuracak...
-Mülkiyet Komitesi geniş yetkilerle donatılacak ve alacağı kararlar uygulanacak...
Çözüm sonrasında bu bekleyişin ne kadar süreceği bilinmiyor...
Mülkiyet Komitesi binlerce başvuruyu kaç ayda, kaç yılda değerlendirecek?..
Ve değerlendirme sonucunda “Evim evim benim evim...” diyen Rum mülk sahibine “Evet ev senin, git içine yerleş” dedikleri anda, bizim garibanların ne yapacağını bilen var mıdır?..
Büyük güçlerden para toplanacağını söylüyorlar...
Aman ne güzel...
Girne’deki evinden çıkarılan Ahmet oğlu Mehmet’e “Hangi bölgede villa istiyorsun” diye soracak değiller elbette...
Londra’daki belediye flatları gibi bir yer bulur da yerleşirse zil takıp oynaması gerekecek...
Böylesi bir olasılık karşısında Mehmet’in ne iş yapacağı, ailesini nasıl geçindireceği çok önemlidir...
İşte o nedenle mülkiyet çalışmalarında yer alan heyet üyelerimizin tarihi sorumlulukları çok büyüktür...
İleride “Bize öyle dememişlerdi...” ya da “Biz başka türlü anlamıştık” demeleri halinde, bu toplumun onları asla affetmeyeceği bilinmelidir...
Eğer mülkiyet komitesinde uluslararası hukuk konusunda yeterli sayıda uzmanımız yoksa derhal çaresine bakılmalıdır...
Eylül’e çok az bir zaman kaldı...
Bu kadar hayati bir meseleyi ciddiyete almazsak...
İlerde çok acılar çekeriz...