12 gün süren İsrail -İran savaşında bir ateşkes gerçekleşti. İlginçtir; bu ateşkes olayından sonra savaşan iki tarafta bunu, kendi halkları indinde kazanılmış zafer olarak kutladı. Yani savaşın mağlubu yok. Öyle mi? Peki bu savaşta yaşamını yitiren insanlar? Onlar yalnızca bir sayı mı? Ayrıca karşılıklı atılan füzelerle, bombalarla yanıp yıkılan evler, binalar, altyapı tesisleri, fabrikalar? Peki İsrail’de veya İran’da atılan füzeler ve bombalarından kaçmak için yüz binlerce insanın sığınaklara koşturması; çocukların, kadın ve erkeklerin yaşadıkları, iliklerine kadar hissettikleri korku, travma ne olacak? Ya da daha da biriken kin, öfke ve nefret? Bakın, savaş sonrası İsrail Savunma Bakanı bir açıklama yaptı. Ellerine fırsat geçseydi, İran’ın dini lideri Sayın Ali Hamaney’e de suikast yapacaklarını söyledi. Bu söz ile ABD Başkanı Sayın Trump’ın savaş içinde İran’ın askeri ve yetkin insanlarına dönük olarak İsrail’in gerçekleştirdiği suikastlar sonrası, kendisinin Sayın Ali Hamaney’e dönük suikastı engellediği şeklindeki açıklamasını böylece yalanlamış da oldu. Bu nedenle 12 günlük savaş ve öncesinde Lübnan’da İsrail, dünya savaş tarihine yeni bir bela olarak suikast da ekledi. Üstelik ne kadar etkili olursa olsun, İsrail de kendi yarattığı bu metodun hedefi olabilir. Yani, pek çok belaya buda, eklenen yeni bir bela oldu.
Hal bu ken, Türkiye’de gündeme gelen Terörsüz Türkiye hedefi, bu bölgenin tümüne iyi örnek olabilecek güzelliği içinde taşımaktadır. Olayın iyi yanı, bunu olumlu bulanların yalnız İktidarı oluşturan bileşenler olmamasıdır. Çeşitli eleştiri ve önerileri olmasına karşın Ana Muhalefet CHP başta olmak üzere, Türkiye’de muhalefetin önemli bir kısmı da bu teze karşı değildir.
İşte İran - İsrail ateşkes uygulamasından sonra, Türkiye iki önemli sorunu olan Kürt ve Kıbrıs sorunlarının aşılması konusunda yaratıcı, demokratik ve toplumsal ortak payda da bir gelişme yaşarsa, Orta Doğu ve Doğu Akdeniz’de yeni ve farklı bir ortamın doğmasının odak noktası olur. Ancak burada ilginç bir noktaya da değinmek isterim. Terörsüz Türkiye hedefine dönük olarak iktidar bloku ve muhalefet bloku içinde, farklılıklarına rağmen bir ortak payda var. Ama iş Kıbrıs Sorununa geldiğinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, Kürt Sorunun aşılması için bu adım üzerinden ulusal duygularla lanetlemeyen İktidar Bloku ile muhalefet blokunun kimi paydaşları onu; “Kıbrıs’ı satacak” sözleri ile darbelemeye çok hevesli görülmektedir. Kürt ve Kıbrıs sorunlarında çözüm; Türkiye’nin demokrasi, ekonomik sorunlarının aşılması ve AB ile ilişkilerinin gelişmesinde hayati önemdedir. Eğer bu sorunları aşamazsak; İsrail ve İran arasında ötelenen gerginliğin, yarının daha büyük bir belası olarak gelişmesi ihtimali gibi; “Türk Tarafına” büyük belaları yaşatma ihtimalini içinde taşır.