banner564

İşin özeti ihmal ve sorumsuzluktur

   Kıbrıslı Türkler neden dalga dalga güneye geçiyor?..
   Bunu çekinmeden konuşmalı ve cesaretimiz varsa önlem almalıyız…
   Kuzeydeki hayvanlarda hastalık sorunu olduğu artık gizlenemez bir noktaya geldi… Ve bu hastalıklı hayvanların etleri kilosu 65-70 TL’den satılıyor…
    Güneyde ise veteriner kontrolünde kesimi yapılan kuzunun kilosu 35 TL
    Kuzeyde hala uzun ömürlü süt satılıyor ve bunun insan sağlığı açısından tercih edilmediği uzmanlarca belirtiliyor. 
    Güneyde günlük taze süt bulunabiliyor…
    Kıbrıs’ın ortak ‘milli ürünü olan hellimin kalitesi çok önemlidir. Kuzeyde bazı firmaların ‘denetimsizlik ve cezasız olması nedeniyle’ süt tozuyla, hatta başka maddelerle üretim yaptığı veya yeterli oranlarda keçi sütü kullanılmadığı biliniyor. 
   Güneyde ise ‘hileli hellimin’ cezası 220 bin Euro’ya kadar çıktığı üçün daha güvenilir üretim yapılıyor.
    Kuzeyde İngiliz malı neskafe ve bazı ithal çaylar, güneyden 3 kat daha pahalı…
    Kuzeyde un ithali yasak olduğu için kaliteli ekmek üretimi yapılamıyor… Sabah aldığınız ekmek akşam saatlerinde yenmez hale geliyor… 
   Güneyde AB standartlarında her türlü ekmeği bulabiliyorsunuz…
   Kuzeydeki sebzelerde kontrolsüz ilaç kullanımı vardır. Üreticiler dahi bunu gizlemiyor ve eğitimsiz bırakıldıklarını söylüyorlar…
   Güneyde tarımsal üretim kuzeye oranla daha çok denetimlidir…

Bunlar da mazeret mi?..

   Rum tarafının, KKTC’den alınan ürünlere engel çıkardığı, alışveriş yapanlara tehditler savurduğu,
 cezalar kesildiği biliniyor…
   O nedenle de yukarıda sıraladığımız bazı gerekçeler karşısında milliyetçi kesimler “Bunlar da mazeret mi canım… Gitmesinler, almasınlar… Biz burada üretilenleri yiyoruz da siz neden yemiyorsunuz?” diyebilirler…
   Ne var ki; insanoğlunda daima çıkarlarını ön planda tutma egosu vardır…
 “İhtiyacımız alır, kendi bölgeme dönerim” diyerek güneye gidenlere tepki koymak yerine, kuzeydeki yanlışlara yönelmek doğru olandır…
   Tarımsal üretim neden kontrol altına alınamıyor?..
   Hastalıklı hayvanlar neden ‘parası ödenerek’ telef edilmiyor?..
   Kontrollü üretime neden geçilmiyor?..
   Et fiyatları neden güneydeki fiyatların seviyesine getirilmiyor?..
   Çok sayıda batmış kuruma ‘geri dönüşü mümkün olmadığı halde’ bir milyar Euro’dan fazla kredi veren Kooperatif, neden süt üretiminde ileri teknolojiye geçemiyor?..
   KKTC’de bazı günlük tüketim maddelerinin, güneydeki fiyatların 2 veya 3 kat daha fazla olmasının önüne neden geçilmiyor?..
   Neden bu kadar fahiş karla çalışan bazı ithalatçılar hesaba çekilmiyor?..

Burası dağ başı mı?..

   KKTC’nin birçok marketinde, özellikle de 24 saat açık kalanlarda ürün sergilemesine bakıyor musunuz?..
   Hiç güneş görmemesi gereken tüketim maddelerinin açıkta satılması KKTC’yi yönettiğini iddia edenleri hiç mi rahatsız etmiyor?..
   Plastik-pet şişelerdeki suların, soda ve meyve sularının günlerce, aylarca güneş altında tutulması karşısında alınabilecek önlem yok mudur?..
   Yasalar mı yetersiz?..
   Denetim yapacak eleman mı yok?..   
   Elinizi vicdanınıza koyarak cevap veriniz…
   Günlerce güneş altında tutulan içme suyunu kendi çocuklarınıza içirmek ister misiniz?..
   Bunun ne tür sakıncaları olduğunu öğrenmek zor olsaydı içirirdiniz…
   Ancak Google’a sorsanız anında yanıtını bulursunuz…
   Bakın Prof. Osman Müftüoğlu, güneş altında tutulan pet şişelerle ilgili şöyle diyor:
  “ Yaz aylarında plastik şişe veya kaplarda satılan sular ve diğer içecekler güneş altında uzun süre kaldıklarında yarattıkları mühim ve tehlikeli sorun var…”
   Uyarılar daha da uzayıp gidiyor…
   Ancak işin özeti, paranızla ‘tehlike yaratan’ su veya meyve suyu almanızdır…
   Paranızla zehirlenmenizdir…
   Sonra da çeşitli sağlık sorunlarıyla yüzleşmenizdir…
   Peki bu tür konularla kim ilgileniyor?..
   KKTC’nin 10 tane bakanı, onlarca müsteşarı, yüzlerce müdürü ve danışmanı, müşavirleri vardır…
   Bunları kontrol edebilecek düzeyde eleman sıkıntısı mı çekiliyor?..
   Gözün gördüğü, aklın kesebildiği konularda dahi sizler tepkisiz ve etkisiz kalırsanız, kapılar açık olduğu sürece güneye geçen insanlara kızma hakkınız var mıdır?..
   İthal peynirlerin nasıl paketlendiğini, hellim tesislerini, yoğurt üretenleri, kara fırınları denetleyebiliyor musunuz?..
   Denetleyemiyorsanız, bu topluma ve devlete zarar veriyorsunuz demektir…
   Özellikle, Avrupalı olmak için teslimiyeti göze alanlar, neden bu konularda ses çıkarmıyor, neden tepki göstermiyorlar?..
   Teslim süresini kısaltmak için mi?..
   Hayırlı pazarlar…

YORUM EKLE

banner608

banner474