banner564

İyi niyet varsa ileri adımlar atılabilir

  KKTC’de bir ‘ilk’ olan 4’lü koalisyon hükümetinin programı dün Meclis’te okundu...
  Programın tüm ortakları memnun edecek şekilde ve acele ile hazırlandığını anlamak zor değildir...
  Hemen tüm bakanlıkların faaliyet alanlarında ‘cek’ler, ‘cak’lar vardır...
  Öngörülen hizmetler için kaynak izahatı da yoktur...
  Buna karşın; devletin ve halkın çıkarlarını dikkate alarak iyi niyetli düşüncelerin de programda yer aldığını inkar edemeyiz...
  Bunlardan bir tanesi Taşınmaz Mal Komisyonu’nun çalıştırılmasıyla ilgilidir...
  Son 3 yılda neredeyse karar üretemez duruma gelen komisyonun kaynak sıkıntısını ortadan kaldırmaya yönelik adımların atılması halinde, kuzeydeki Rum mülklerinin belirli bir süre sonra Türk mülküne dönüştürülmesi ve uluslararası hukuk çerçevesinde yasallık kazanması mümkündür...
  Bunun yapılmaması halinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) Türkiye aleyhindeki davaların yeniden başlaması ve milyarlarca dolarlık tazminat rakamlarının ortaya çıkmasını bizzat kendimiz teşvik etmiş olacağız...
  Ülkesini ve kendi insanını seven hiçbir kimse böylesi bir yanlışa ortak olamaz...
  Rum tarafının 1974’ten beri uluslararası alanda yürüttüğü politikanın en önemlisi, kuzeydeki mülklerin Türkiye tarafından ‘istila’ edildiği iddiasıdır...
  Türkiye; askeri harekatı gerçekleştiren ve KKTC’yi tanıyan tek devlet olduğu için Rumların hedef noktasıdır...
  Bunu etkisizleştirmek için kuzeydeki Rum mülklerinin ya takas, ya da tazminat yöntemiyle çözümlenmesi şarttır...
  Üstelik AİHM, KKTC’de kurulan Taşınmaz Mal Komisyonu’nun kararlarını yasal çerçevede değerlendiriyor ve tanımış oluyor...
  Mülkünü kendi rızasıyla satan Rumların bir daha AİHM’e başvurma hakkı da ortadan kalkıyor...
  Öyleyse; gereken önlemler alınmalı ve komisyon çalıştırılmalıdır...
  Türkiye; başlangıçta tazminat bedelinin tamamını ödüyordu...
  Daha sonra, elinde birden fazla Rum mülkü bulunduranların da bir miktar vergi ödemesi gündeme geldi...
  Bunda herhangi bir yanlışlık yoktur...
  Elinizdeki bir Rum arazisinin değeri 10 bin lira ise, yasal tapu üzerinize döndüğü zaman değeri 30 veya 40 bine çıkıyor...
  Yani bir anda üç kat fazla para kazanıyorsunuz...
  Öyleyse bu paranın yüzde 20’sini vermekle hiçbir şey kaybetmiyorsunuz...
  Tam tersi kazançlı çıkıyorsunuz...
  Türkiye; öngörülen satın alma bedelinin yüzde 80’ini ödediği zaman size çok büyük bir katkı sağlamış oluyor...
  İşte bu konunun ‘detaylandırılmamış olsa bile’ hükümet programında yer alması ve bundan sonraki süreçte uygulama aşamasına geçilmesi son derece önemlidir...
 
Haberleşme politikası
 
  Dörtlü bir koalisyon hükümetinde ‘zarar eden’ ve ‘yeterli hizmet veremeyen’ kurumların özelleştirilmesini bekleyemezsiniz...
  Tümünde, batılı ülkelerdeki gibi özelleştirme anlayışı yoktur...
  Durum böyle olunca hükümet programında Telekomünikasyon Dairesi ile Elektrik Kurumu’nun özelleştirilmesinden söz edilmedi...
  Buna karşın 3’üncü GSM şirketi için ihaleye çıkılacağından söz edilmesi de olumlu bir adımdır...
  Mevcut iki GSM şirketinin uyguladığı fiyat tarifesinin aşağılara çekilmesi yönünde atılacak adımların takipçisi olacağız...
  Avrupa Birliği üyesi ülkeler arasında Roaming uygulamasına son verildiğini dikkate alarak; KKTC ile Türkiye ve AB ülkeleri arasındaki ‘yüksek tarifelerin’ sonlandırılması önemlidir...
  Hükümetin bu konudaki cesaretini bir an önce görmek istiyoruz...
  Haberleşmenin ucuzlaması, GSM şirketlerine mahkum olan ticaret sektöründe maliyetlerin aşağılara çekilmesi açısından da önemlidir...

Angolemli’yi de halkı da üzdüler
 
  Hükümet programı üzerinde tartışılacak birçok konu vardır...
  Bunlardan bir tanesi de özelde sendikalaşmanın ‘teşvik edilmesini’ öngören tasarıdır...
  Bu teşviğin nasıl olacağını Falcı Elmaziye dahi tahmin edemez...
  Bunun ‘gizli anlamı’ mecburiyet ise; HP ile DP’nin seçim manifestolarında böylesi bir öngörü yoktur...
  O zaman da 4’lü koalisyon bu yönde 2 partinin desteği ile adım atamaz...
  Ayrıca, bir yandan ekonomide gelişmeden söz edilirken, diğer yandan özel sektörü devlette olduğu gibi grev tehditlerinin altına sokmayı düşünen varsa, bilinsin ki burada toplu iflas dönemine geçilir...
  Herhalde böylesi bir gelişme, siyaset yapanların da işine gelmez...
  Gelelim Meclis Başkanlığı meselesine...
  Makamların paylaşımı sırasında, Meclis İç Tüzüğüne rağmen, TDP milletvekili Hüseyin Angolemli’ye Meclis Başkanlığı sözü verilmesi, sonrasında savcılık görüşüne dayanılarak bunun gerçekleşmemesi üzücü bir durumdur...
  Sadece TDP kanadının değil, tüm kesimlerin sevgisini kazanan Angolemli’ye bu ‘şaka’ yapılmamalıydı...
  Ama küçük ülkenin siyasetinde ‘olmaması gereken’ o kadar çok şey yaşandı ki; bu olayın yaşanması da şaşırtıcı olmamalı...
  Yeni Başkana ve yardımcısına başarılar dileriz...
YORUM EKLE

banner471

banner474