banner564

Kaçak Yaşam Memleketi Olamayız 

Diyalog Gazetesinin “Canlar Çalıyor” başlıklı haberi ibretlikti. İbretlikti, çünkü Lefkoşa’da bir market önünde baygın yatan iki Nijerya’lı gencin olayını anlatıyordu. Haber, bira ve Panadol haplarla kendinden geçen bu iki gencin, ülkeye öğrenci vizesi ile girdiğini; ama birinin 2646 gün, diğerinin ise 993 gündür ülkede kaçak olduğunu yazıyordu. Yani biri 6 yılı aşkın, diğeri ise 2 yılı aşkındır bu ülkede kaçaktı. Bu gençler her halde kaçak yaşamın dertlerinin diğer dertlerinin de üstüne bindiği ağırlığın etkisi ile kafayı bulup, bayılmasalar;  bu meydana çıkmayacaktı. Üstelik, daha ne kadar kaçak olduğunu da bilmiyoruz. Bu haber, devletin ve üniversitelerin, bazı çıkar guruplarının dar maddi çıkarları için; toplumun sosyal yapısını ve güvenliğini zerre kadar önemsemediğini göstermektedir. Üstelik yalnız onları değil. Ama bu olay;  İçişleri, Çalışma, Maliye Bakanlığı, Başbakanlık, YÖDAK, Üniversiteler, Savcılık, Sayıştay ve Polis Teşkilatı ile birlikte, ilgili tüm kurumların, ülkenin ortak güvenlik meselesi olan Muhaceret olaylarına dönük, ortak bir tutum içinde olmadıklarını gösteriyor.  Çünkü bu işten bazı çıkar grupları yararlanmaktadır. Üniversiteler ilk kayıt parasını alıyor, bu olduktan sonrada kimi iş çevreleri, bu insanları kaçak işçi olarak değerlendiriyor. Kayıtsız, ucuz emek üstünden, servet edinmeye çalışıyor. Ayrıca bu potansiyel, ülke dışı bazı organize suç örgütlerine de temel bulacakları bir zemin yaratıyor. Zaten uyuşturucu, para aklama ve hesaplaşma olaylarındaki artıştan da bu kendini gösteriyor. Peki bu, ülkenin geleceğini nasıl etkiliyor? Her şeyden evvel bu olay, üniversite sektörüne zarar verecek. Çünkü bu ülkenin güvenli olduğu imajı zedelenirse, ister Türkiye’den olsun, isterse de 3. ülkelerden olsun Kuzey Kıbrıs’a eğitim için gelen öğrenciler gelmeyecek.
 Bu nedenle, ülkeye öğrenci vizesi ile gelenlerin, bir üniversiteye kayıt yaptırıp yaptırmadıkları, kayıt yaptırdılarsa, okula devam edip etmediklerini; Üniversiteler, İçişleri, Eğitim Bakanlığı, YÖDAK, Polis, Muhaceret ortak enformasyon ağı ile bilinir kılmalıdır. Bu bilgi, Çalışma Bakanlığı, iş dünyası ve Meclis ile paylaşılmalıdır. Bu bilgiyi vermeyene, olayı takip etmeyene de caydırıcı cezalar ve önlemler getirilmelidir. Çünkü bu, ülkenin güvenliğini tehdit ediyor. Ayrıca ülkesinde, giderek kendini yabancı hissetmeye başlayan yurttaşların, gelecek için ülkeden daha da yabancılaşmasına yol açacak bir zemini güçlendiriyor. Bu ise en önemli değerlerimiz arasında yer alan hoş görü zenginliği zemininde delik açacaktır. Bu delikten de ırkçılık denen zehirli yılan geçecek. 
Yani artık, küçük bencil çıkarlar için yasalar, Anayasa ve Kamu Düzeninin yok sayılmasına kimse fırsat vermemelidir. Dolayısı ile demokratik hukuk devleti, ilke ve değerlerinin göz ardı edilmeyecek en sağlıklı liman olduğu gerçeğini, toplum olarak görmeliyiz. 
Ama, “balık baştan kokar” diye bir atasözümüz var. Eğer hükümet; kamu hastanelerinde, kendi yurttaşlarını, sigortasız ve ihtiyat sandığı yatırımlarını yapmadan çalıştırıyorsa ve onlara bürüt asgari ücret üzerinden, küçük bir sus payı anlayışı ile ödeme yapıyorsa; bunların esaslı konuya, doğru dürüst eğilmesini beklemek mümkün değildir. Peki kamuda, böyle yurttaş çalıştırılmasına yeterince tepki göstermeyen sendikal hareket, ülkenin genelini doğrudan ilgilendiren bu kaçak çalışma ve yaşama karşı söylediklerinde samimi ve caydırıcı olabilir mi? Bu konu artık hayati olmuştur. Memleketin geleceğini kaçak yaşam yok edemez. 

YORUM EKLE

banner471

banner473