banner564

Kaosa oynarsak, birçok hikâye çıkar

Kıbrıs sorunu sadece Kıbrıs’ta yaşayanların sorunu değildir. Kıbrıs sorunu uluslararası ve siyasi yönü ağır basan bir sorun olarak güncelliğini koruyan bir konudur. Adanın stratejik önemi geçmiş dönemlerde olduğu gibi günümüzde de önemini kaybetmemiştir. Kıbrıs adasının stratejik önemi en basit anlatım ile Ortadoğu petrolünün ulaşım yollarının üzerinde olması, Süveyş Kanalından Hint ve Pasifik Okyanusuna uzanan deniz yolunun kontrol noktalarından biri olması ve Ortadoğu’da petrol merkezli muhtemel bir savaşta lojistik destek görevini üstlenebilecek olması gibi sebeplere dayanmaktadır.
1950’li yıllarda Mısırda yükselmeye başlayan Arap milliyetçiliği ile birlikte, İngilizlerin Süveyş bölgesindeki üslerinden vazgeçmek zorunda kalacağının ortaya çıkmıştı. İngilizler bu gerilemenin devamında Kıbrıs’taki egemenliklerinin de tehlikeye gireceğini anlamışlardı. Bunun üzerine İngilizler Akdeniz’deki varlığını sürdürmek amacı ile Kıbrıs’ta askeri üs kurmayı hedeflemişler ve iki askeri üssü kurarak Kıbrıs’taki kazanımlarının devamını sağlamışlardır. İşte bu dönemlerde Kıbrıs sorunu egemen güçlerin bölgedeki varlıklarını koruma mücadelesi iken, bu coğrafyada yaşayanlar içinse Kıbrıs konusu, Rumlar için Enosis çerçevesinde Yunanistan ile birleşme hayali, Türkler için ise Enosis’e karşı koyma mücadelesiydi.
Kıbrıslı Rumların Enosis hayali kurmaları ile birlikte, adadaki yaşanmışlıklar her iki toplum adına önemli iki dönüm noktasını geride bırakmıştır. İlki 15 Temmuz 1974 Yunanlıların adanın tümünü ele geçirmek için başlattıkları darbe girişimidir. İkincisi ise 24 Nisan 2004 referandumudur.
Her iki dönüm noktasında da Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıs Türklerini yok saymışlardır. İlk dönüm noktasında, adadaki Rumların, Türkleri hiçe saymaları neticesinde ada ikiye bölmüştür. İkinci dönüm noktasında yine Türkleri yok saymaları ise artık adada her şeyin eskisi gibi olamayacağını dünya kamuoyunun gözleri önüne sermiştir.
Kıbrıs Rum toplumunun Akdeniz’de keşfedilen doğal gaz ile birlikte kaosa oynadığı bir gerçektir. Kendi kendilerine ekonomik alan ilan etmeleri, kendilerince uluslararası antlaşmalar yapıp doğu Akdeniz’deki doğal gaz yataklarına tek başına sahip çıkmaya çalışmaları, Kıbrıs Türklerini yok saymaları bölgedeki gerilimi tırmandırmaktadır.
Enerji tüketimiyle, ekonomik gelişme ve refah seviyesinin de arttığı görülmektedir. Gelişmekte olan Türkiye Cumhuriyeti’nin ise giderek büyüyen bir enerji ihtiyacı olduğu açıktır. Ayrıca kendi coğrafyamızda da son 10-15 yıllık büyük yatırımları düşünecek olursak, bizimde giderek artan bir enerji ihtiyacı olduğu görülecektir. Dolayısıyla Doğu Akdeniz’de Türkiye ve KKTC’nin işbirliği içinde hareket etmesinden daha doğal bir süreç olamaz. Kıbrıs Rum kesimi eskiye takılı kalıp kendilerini adanın tek sahibi gördükleri gibi yeraltı zenginliklerinin de tek sahibi görürlerse, Kıbrıs sorunu daha da kronikleşecektir. Aynen 1974 öncesinde ayrıştırıldığımız sonrasında kutuplaştırıldığımız ve en sonunda da çatıştırıldığımız gibi…
Zordur barışçı olmayandan, barış beklemek. Eğer birinden biri barış yanlısı fakat öteki barış yanlısı değilse, bundan birçok hikâye çıkar ama barış çıkmaz.
Herkese güzel bir hafta dileklerimle, iyi pazarlar.

YORUM EKLE

banner608

banner473