banner564

Kapılar ve iki taraf arasında ticaret 

  Üç yıl öncesine kadar güneye geçen Kıbrıslı Türklerin sayısı, kuzeye geçen Rumlardan daha fazlaydı…
  Hal böyle olunca Kıbrıslı Türklerin alış-veriş ve diğer maksatlar için harcamaları Rumların harcadığı rakamların üzerindeydi…
  Karşılıklı ticaret tek yanlı çalışır durumdaydı…
  Ne var ki; son bir yılda Türk Lirası’nın değer kaybı ve bizdeki akaryakıt fiyatlarının güneyden daha ucuz olması bu çarkı tersine çevirdi…
  KKTC hükümetleri, geçmiş yıllarda akaryakıt fiyatlarını güneyin altına çekme becerisini gösterebilmiş olsaydı; çark çoktan tersine dönerdi…
  Ne var ki; bizdeki yönetim anlayışı ağırlıklı olarak popülizme dayalıdır…
 Etkili kararlar üretebilecek bilgi, beceriye sahip insanlar yönetim kadrolarında yer almadığı için, öğrenmeye ihtiyaçlı olan kabine üyeleri ekonomik açıdan yapılması gerekenleri yapamadı…
  KTHY’nin, Sanayi Holding’in, Toprak Ürünleri Kurumu ve diğer kamu kuruluşlarının batırılmasının nedeni de budur…
  Beceriksizlik ve partizanlıklar yüzünden batırdıkları kuruluşların zararını da belli başlı ürünlerden çıkarmak için sürekli zam yapıyorlar…
  Daha düşük kar marjı ile çalışıp, güneyden kuzeye müşteri çekme gibi bir anlayışları yoktur…
  Şu anda yaşananlar da yönetim becerisinden değil, tamamen TL’nin değer kaybındandır…
  Buna karşın hala Metehan ve diğer sınır kapılarında geçişleri tam olarak rahatlatmış değillerdir…

Türkler niçin güneye gidiyor?

  Şimdi Kıbrıslı Türklerin güneydeki alış-verişlerine değinelim…
  Bunu çekinmeden konuşmalı ve cesaretimiz varsa önlem almalıyız…
  Kuzeydeki hayvanlarda hastalık sorunu olduğu artık gizlenemez bir noktaya geldi… Ve bu hastalıklı hayvanların etleri kilosu 400 TL dolayında satılıyor…
  Güneyde ise veteriner kontrolünde kesimi yapılan kuzunun kilosu 250 TL civarındadır…
  Kuzeyde hala uzun ömürlü süt satılıyor ve bunun insan sağlığı açısından tercih edilmediği uzmanlarca belirtiliyor. 
  Güneyde günlük taze süt bulunabiliyor…
  Kıbrıs’ın ortak ‘milli ürünü olan hellimin’ kalitesi çok önemlidir. Kuzeyde bazı firmaların ‘denetimsizlik ve cezasız olması nedeniyle’ süt tozuyla, hatta başka maddelerle üretim yaptığı veya yeterli oranlarda keçi sütü kullanılmadığı biliniyor. 
  Güneyde ise ‘hileli hellimin’ cezası 220 bin Euro’ya kadar çıktığı için daha güvenilir üretim yapılıyor.
  Kuzeyde bazı günlük tüketim ihtiyaçlarının fiyatı güneyden 2 kat daha pahalı…
  Kuzeydeki sebzelerde kontrolsüz ilaç kullanımı vardır. Üreticiler dahi bunu gizlemiyor ve eğitimsiz bırakıldıklarını söylüyorlar…

  Güneyde tarımsal üretim kuzeye oranla daha çok denetimlidir…

Bunlar da mazeret mi?..

  Bazı kesimler “Bunlar da mazeret mi canım… Gitmesinler, almasınlar… Biz burada üretilenleri yiyoruz da siz neden yemiyorsunuz?” diyebilirler…
  Ne var ki; insanoğlunda daima çıkarlarını ön planda tutma egosu vardır…
 “İhtiyacımı alır, kendi bölgeme dönerim” diyerek güneye gidenlere tepki koymak yerine, kuzeydeki yanlışlara yönelmek doğru olandır…
  Tarımsal üretim neden kontrol altına alınamıyor?..
  Hastalıklı hayvanlar neden ‘parası ödenerek’ telef edilmiyor?..
  Kontrollü üretime neden geçilmiyor?..
  Et fiyatları neden güneydeki fiyatların seviyesine getirilmiyor?..
  Çok sayıda batmış kuruma ‘geri dönüşü mümkün olmadığı halde’ bir milyarın üzerinde kredi veren Kooperatif, neden süt üretiminde ileri teknolojiye geçemiyor?..
  KKTC’de bazı günlük tüketim maddelerinin, güneydeki fiyatların 2 kat daha fazla olmasının önüne neden geçilmiyor?..
  Neden bu kadar fahiş karla çalışan bazı ithalatçılar hesaba çekilmiyor?..

Denetleyen makam var mı?

  KKTC’nin birçok marketinde, özellikle de 24 saat açık kalanlarda ürün sergilemesine bakıyor musunuz?..
  Hiç güneş görmemesi gereken tüketim maddelerinin açıkta satılması KKTC’yi yönettiğini iddia edenleri hiç mi rahatsız etmiyor?..
  Plastik-pet şişelerdeki suların, soda ve meyve sularının günlerce, aylarca güneş altında tutulması karşısında alınabilecek önlem yok mudur?..
  Yasalar mı yetersiz?..
  Denetim yapacak eleman mı yok?..  
  Elinizi vicdanınıza koyarak cevap veriniz…
  Günlerce güneş altında tutulan içme suyunu kendi çocuklarınıza içirmek ister misiniz?..
  Paranızla zehirlenmek bir yönetim becerisi midir?..
  Peki bu tür konularla kim ilgileniyor?..
  KKTC’nin 10 tane bakanı, onlarca müsteşarı, yüzlerce müdürü ve danışmanı, müşavirleri vardır…
  Bunları kontrol edebilecek düzeyde eleman sıkıntısı mı çekiliyor?..
  Gözün gördüğü, aklın kesebildiği konularda dahi sizler tepkisiz ve etkisiz kalırsanız, kapılar açık olduğu sürece güneye geçen insanlara kızma hakkınız var mıdır?..
  İthal peynirlerin nasıl paketlendiğini, hellim tesislerini, yoğurt üretenleri, kara fırınları denetleyebiliyor musunuz?..
  Denetleyemiyorsanız, bu topluma ve devlete zarar veriyorsunuz demektir…
  Özellikle, Avrupalı olmak için teslimiyeti göze alanlar neden bu konularda ses çıkarmıyor, neden tepki göstermiyorlar?..
  Hayırlı Cuma’lar… 

YORUM EKLE
YORUMLAR
Hasan Nuri
Hasan Nuri - 12 ay Önce

Sayın Akar , Kıbrıslı Türkler için hayati olan Güney Kıbrıs ile geçiş kapılarının rahatlaması ve yeni geçiş kapılarımın açılması yönündeki yıllardır yapmış olduğunuz uyarılarınız kayda değerdir , yalnız bu uyarıları Kurum ve Kuruluşlarımıza Sendikalara İki Toplumlu Gruplara değil de Geçiş Kapıları konusunda BM ve Güney Kıbrıs ile Resmi olarak görüşebilecek tek yetkili Toplum Lideri cumhurbaşkanımıza niye yapılmıyor acaba ? BU güne kadar KKTC’de seçtiğimiz Toplum Liderlerimizin Cumhurbaşkanlarımızın önde gelen vazifesi BM ve Güney Kıbrıs’la görüşebilmesi değilmidir yani ?
Gerçekçi olalım Seçtiğimiz egemen ayrı Devletçi Yöneticilerimiz Güneyle Birleşmeye yönelik yeni kapıların açılması için neden Hayır diyorlar bilen var mı ? Bunun cevabını tek yetkili Toplum Lideri Cumhurbaşkanımızdan almak yerinde değilmidir yani ? Güneyle yeni kapıların açılmasına BM , AB Kıbrıslı Türkler, Kıbrıslı Rumlar ve Dünya onay veriyor ! Yeni Geçiş Kapıları için Gidilecek tek doğru adres ise seçtiğimiz Hayırcı Liderlerimizdir!

banner608

banner474