Yazıma başlarken... Halktan birisi olarak, naçizane fikrim; sağlık bakanlığının bir basın sözcüsü olması... Olmazsa olmazlardan...
Sağlık sektöründeki insanların, -yanlış anlaşılmasın- sürekli olarak medya önünde olmaktansa, aşılanma yönünde nasıl bir program ve yol haritası belirlenmesine katkı koyması ve bunun da, mutlaka basın sözcüsü ile halka anlatılması...
İnsanları paniğe sevk etmeden, korku senaryoları üretmeden, eğer gerçekten, çok gerekliyse bir basın açıklamasının yapılması...
İkide birde, her aklına geldiğinde sırf medya veya basın soru sordu diye, soruları cevaplamaya çalışmanın, ne gibi bir faydası olduğunun anlaşılmaması...
Yine ikide birde, basın önüne çıkmaktansa, o zamanı, aşı miktarını nasıl daha fazla çoğaltıp, hangi şekilde ve nasıl ülkemize geleceği yönünde kafa yormak...
Aşılanma için tüm bölgelerdeki, gerek muhtarlar gerek belediyeler ile yine sıkı bir çalışma ile aşılanma olayını süratlendirmek...
Sağlık bakanlığının şu an bunun üzerinde kafa yorması...
Sürekli medya önünde olmaktansa, bu yönde çaba sarf edilmesi...
Ve Türkiye Cumhuriyeti’nden bu konuda mutlaka destek istenmesi...
Ve Sağlık Bakanı ile hükümet arasındaki hiyerarşi sorunu... Gözle görülür bir şekilde hem de bariz... Bunun mutlak çözülmesi...
Aşıların belli bir zamanı var. Umarım gelen aşılar heba olmaz. Umarım insanların hepsi de aşılanır. Umarım hükümet bu yönde Sağlık bakanı ile işbirliği yapıp bu süreci hızlandırır.
“Coğrafya kaderdir” demişti, İbn-Haldun. Sanırım bu gerçek. Türkiye Cumhuriyeti’nde insanlar aşı oluyor nizam ve intizam içerisinde... Biz de ise offsayt...
Yan komşumuz aynı şekilde aşılanmayı yürütüyor, biz de ise corner... Faul şekilde, şans eseri yaşıyoruz sahada... O şekil yani...
Bir insan maske, mesafe ve temizliğini sağlayamıyorsa... Kapanmak nasıl çözüm olur?
Sürü şeklinde yaşamak... İlle birinin sizi idare etmesi mi gerekir?
Maske, mesafe ve temizlik... Bunu siz yapacaksınız. İsteyen kendini evine kapatsın... Korkuları ile yaşasın... Diğer insanları da tedirgin etmesin... O şekil yani...
“Bu arada, gülmek için dört dörtlük bir mutluluk beklemeyiniz... Yoksa gülümsemeye bile vakit bulamadan yaşama veda edersiniz.” Bu da dursun bir köşede, karantina günlüklerinde...
Dün itibariyle Lefkoşa ya 7 gün, Girne’ye ise 14 gün kapanma verildi.
Tekrar ifade etmek istiyorum. Kapanma çözüm değil.
Arkadaşlar, ilk önce siz kendiniz kapanmalısınız. Tabii ki işimize gideceğiz. Günlük market, eczane, banka işlerimizi yapacağız. Bunun haricinde, sosyal faaliyetlerimize elbette ara vermek durumundasınız.
Sosyal mesafe, maske ve temizliğe dikkat ederek, siz zaten kendinizi korumaya almış olacaksınız...
İçerisinden geçtiğimiz bu günler, özel günler.
Kuaföre bile gitme konusunda, iki sefer düşündüğümüz, gidersek bile maskemizle gittiğimiz...
Arkadaşınızla mı buluşmak istediniz? Takın maskenizi, kahvenizi içiniz, sosyal mesafe kurallarına uyarak...
Bankaya giderken bile, kalabalıksa, daha tenha bir vakitte gitmek...
Diyeceğim şudur ki;
“elimize gıynık batsa, dünyayı yakıyoruz... Herkes işine geldiği gibi, korkunç bir çürüme bu...” Doğukan Şemiler yazmış bu üç cümleyi ve katılıyorum...
Benim ailemden de iki kişi korona oldu, İstanbul’da... Ben ilk defa yazılı olarak, dün bunu sosyal medyada paylaştım. Ne yapacaktım? Dünyayı ayağı mı kaldıracaktım? Sabrettik, tedbirleri alındı, çok şükür atlattılar. Bir tanesinde antikor üremedi, aşı oldu. Lütfen kendimize gelelim... Tedbirlerimizi alalım. Sakin olunuz. Klavye üzerinden sürekli olarak halkı kaos ve paniğe götürecek yazıları engelleyip, takibi bırakınız...
İnsan yönetmek... Halkları yönetmek... İnce ve dikkat isteyen bir konu, özellikle şu pandemi döneminde...
Sağlık bakanlığının sürekli olarak kapanmayı önermek yerine, aşı sayısının artırılmasını önermesi... Şu an bulaş zincirini kırmak, bir yerde bu zinciri durdurmak derdindeler...
Ama yine insanlar işine gidecek, yine insanlar alışkanlıklarına dönecek.
Bu dönemde, sosyal medyada, basın önünde vakit harcamaktansa, Türkiye Cumhuriyeti’nden aşılanmayı nasıl artırabiliriz yönünde çalışma ve işbirliği yapmak...
Her zaman yanımızda olan, Anavatan’dan bu konuda mutlaka kayıtsız şartsız destek istemek...
Ötesi yok. Kapanma dönemini umarız bu şekil, halka faydalı olur. Ve illaki de sağlık bakanlığına bir basın sözcüsü... Ve hükümettekilerin, illaki de kararları açıklarken, net ve düz olunması...
Netlik... Kısa ve öz cümleler kurulması... Edebiyattan uzak.
Halk zaten bu durumdan çok yorgun ve bıkkın... Herkesin sinirleri bozulmuş bir durumda, çünkü ilk defa böyle bir olayla karşı karşıya.
Bu yetmezmiş gibi, önemli kararlar açıklanırken, cümlelerin net ve kısa olmaması, uzun cümleler kurulması, insanları daha da belirsizliğe götürüyor.
Maske, mesafe ve temizlik, ötesi yok...
Apple kurucu ortağı ve CEO’su Steve Jobs, 56 yaşında hayata veda ettiğinde, son bir yazı yazmıştı.
O yazıdan son cümleler...
" Kaybedildiğinde bulunamayacak veya yeri dolmayacak tek şey var; O da “Hayat.” Şu an; hayatınızın hangi sahnesinde olursanız olun; zaman ile o sahne perdesinin kapanması ile yüzleşeceksiniz. Tavsiyem; ailenize, eşinize, arkadaşlarınıza; çok kıymet verin ve sevin. Kendinize iyi davranın ve insanlara değer verin. Fark ediyorsunuz ki, 300 dolarlık saat de, 30 dolarlık saat de; aynı zamanı söylüyor. İç huzurun bu tarz şeylerle elde edilmediğini, anlıyorsunuz. İster first class, ister ekonomi uçun; bilin ki, o uçak düşerse sizde düşeceksiniz. Çocuklarınızı zengin olması için eğitmeyin; onları mutlu olmaları için eğitin. Böylelikle büyüdüklerinde; her şeyin fiyatını değil, değerini bilirler. Sizi seven kişi, sizi asla bırakmayacaktır. Bırakmak için yüzlerce neden saysa da; mutlaka sizde kalmak için sebep bulacaktır.
Bilin ki;
İnsan ile insan olabilmek arasında,
Çok büyük fark var ve
Bunu anlayan çok az insan var...
Haftaya görüşmek üzere, sevgiler...
Karantina Günlükleri...
- 28 Ocak 2021, 09:14
- 115
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi