banner564

Keşke!

Tarihsel sürecine tanıklık ettiğimiz günleri yeniden yaşıyor gibiyim. 
Şu farkla ki panik yok, endişe, korku yok! Sadece bir filim şeridi gibi yaşanmışlıklar gözlerimin önünden, zihnimin derinliklerinden geçip gidiyor.
“Keşke” ifadesinin sıkça geçtiği günler!
15 Temmuz sabahını yeniden yaşamaya çalışıyorum! 
O günlerde hayat mücadelesine yeni atılmış çoğu insan gibi arabam yok. 
Hanım köyü Meriç’ten Lefkoşa’ya, halk dilinde ‘Lohoriyo’ dedikleri tahta kasalı otobüslerle gelip gidiyoruz. Bir yaşını doldurmak üzere olan kızımız ve eşimle köyde yaşıyorum.
“Geçici” statüde o günlerin en büyük dairesi olan Su dairesinde Mali işler sorumlusu konumundayım. Lohoriyo’nun ilk seferi günün erken saatlerinde olduğundan Lefkoşa’ya çok erken saatlerde geliyorum. Dairede yapacak iş çok, gelir gelmez saat kavramını düşünmeden başımı evrakların içine gömüyorum.
Mekanı cennet olsun rahmetle anıyorum, Daire Müdürümüz Altay Ali Haydar Bey tam bir İngiliz sömürge dönemi disiplininde yetişmiş biri. Altın kalpli, adam gibi bir adam! Daireye o da erken saatlerde geliyor. Sakin ortamda tartışmalı işleri konuşuyoruz, Haydar Beye ödeme evraklarını imzalatıyorum. 
Bir taraftan da hasat zamanı olduğundan köydeki ailemin işlerine yardımcı olmak için izin koparmaya çalışıyorum ama Haydar Bey mızmızlanıyor, “izne çıkarsan işler duracak” gibi şeyler söylüyor!
İşte tam da bu sıralarda birden bire sirenler çalmaya, Rum kesiminden silah sesleri gelmeye başladı.
Bugünkü mahkemeler binasının Kooperatif Bankasının bulunduğu sokağa bakan ana girişinin hemen solundaki üst mekândayız. İkimiz birden balkona fırladık. Hiç unutmam, tanımadığım bir adam Kooperatif Bankasından kuzeye doğru koşarak bizi meraktan kurtardı “Papazı devirdiler, papazı devirdiler, Eokacılar isyan başlattı.”
Siren ve silah seslerinin nedenini nihayet anlamıştık! 
Haydar Beye döndüm ve “abi, senin bana izin vermene gerek kalmadı” dediğimi hatırlıyorum.
On bir yıl boyunca gelecek endişesi içinde kıvranan bir toplumun kaderi işte bu siren ve silah seslerinin ardından yeniden yazıldı.
Kıbrıs Türkü ne Aralık 63’te ne de 20 Temmuz 74’te isyan başlatmadı. Her şey iradesi dışında yaşandı!
Bugün dünya, 15 Temmuz 1974 sabahında Doğu Akdeniz’deki Kıbrıs adasından gelen siren ve silah seslerini sorgulamadı, konuşmadı, masaya hiç yatırmadı.
Her şey bir tarafa dünya, sağcı Eokacılarla Yunan Cuntasının adayı Yunanistan’a bağlamak adına başlattıkları isyan karşısında Kıbrıs Cumhuriyeti’nin başkanı Makarios’un dünyaya haykırışını hiç dikkate almadı.
BM hazırladığı Annan planına “evet” iradesini ortaya koyanla “hayır” diyenlerin arasındaki farkı hep görmezden geldi.
Anlatılacak keşke’ler o kadar çok ki!

YORUM EKLE

banner608

banner473