banner564

Kıbrıs, insansız toprak mı? 

Sayın Kamuran Aziz’in o güzel bestesi, “Kıbrıs bir ada mıdır, cennetten parça mıdır?” dizesi ile başlar. Ama aylardır, kimi Türkiye TV’lerinde izliyoruz. Pek çok konuşmacı haritaların önünde ellerinde uzun cetveller; askeri, siyasi stratejik konuşmalar yapıyor. Cetvelle işaret ettikleri coğrafyalardan biri de Kıbrıs’tır. Ancak çok ilginçtir; derin askeri, siyasi stratejik değerlendirmelerin içinde bir tek şey yok. 
Bu ise bu coğrafyada yaşayan insanların, toplumların ne istedikleri, yaşama ve dünyaya dair hisleri, duyguları, beklentileri. Sanki adada insan yok. Hatırlardadır, Türkiye'nin geçmişte Kıbrıslı Türklerce de sevilen kimi politikacıları; “Kıbrıs’ta bir tek Türk olmasa dahi bizim o toprakta çıkarımız var” demişti. Bu söz, Kıbrıs’ta yürek dağlamıştı. İnsanlar, “Ne yani eğer dedelerimiz, nenelerimiz bu adada, ana dili, inançları ve toplumsal varlığı korumak için çabalamasalar, siz bugün Kıbrıs için bu sözleri ifade etme zeminine sahip mi olacaktınız?”
 Bu tartışma daha sonra duruldu. Çünkü Türkiye ile ortak çıkarlar temelinde karşılıklı kabul edilebilir bir çözüm mutabakatı üzerinde buluştuk. Bu sentezin oluşmasının dünya siyasetinde Türkiye’ye ve Kıbrıs Türk halkına sağladığı ortak sinerji, yakın tarihin bilinen gerçeğidir. Şimdi yine Kıbrıs,  insansız bir toprakmış gibi,  haritada cetvelle gösterilen, yalnızca askeri ve siyasi bir stratejik unsur oldu. Böylece Kıbrıs’ta yaşayan insanların demokratik, toplumsal birliği sarsıldı. Ayrıca, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs sorunu ile ilgili olarak dünyada ciddi sorun yaşamaya başladık. Üstelik ekonomik olarak da tarihimizin en zor günlerini yaşıyoruz. Öyle bir hale geldik ki Kıbrıslı Türkler için Kuzey, bir pahalılık cehennemi, ama Kıbrıslı Rumlar için bir ucuzluk cenneti oldu. Bugün en temel ihtiyaçları için markete giden Kuzeyde yaşayan KKTC yurttaşları, korku ile bir iki parça ihtiyaç maddesini alıp, parasını ödemek için kasiyerin yanına gittiğinde; arkasında, önünde market arabasını tepe tepe doldurmuş; Kıbrıslı Rumları, Rusları, İngilizleri, yani Güneyden gelen insanları gık demeden; ama yüreğindeki derin buruklukla izliyor. Siz yine TV’lerde haritaların önünde, elinizde cetveller; derin askeri, siyasi stratejik değerlendirmeleri yapın! İnsanı,  umutlarını, sevinçleri, hüzünlerini ve aklı ile iradesini, toplumsal beklentisini yok sayarak konuşun!  Bakın açık yazayım.  Güney Kıbrıs’ın bağnaz egemenleri eğer, Kuzeyde yaşayan ve annesi ya da babası Türkiyeli olan Kıbrıs’ta doğmuş olan gençlere bağnazlığın doruğunda ayrımcılık yapmasa. Eğer, dede ve nenesi ya da anne veya babası 1974’ten sonra Türkiye’den adaya gelen ve bu topraklarda tutunmaya çalışan insanlara dışlayıcı ve ırkçı bir tavır sergilemese, o insanlarımızda Güneyde bir iş bulmak için orada olacaklardı. Hem de istekle.
Dün, bu topraklarda yaşayan ve ana dili Türkçe olan insanları yeterince Atatürkçü ve Türk görmedikleri için, şimdilere buna yeterince Müslüman olmadıkları iddiası da eklendi. Böylece ulusal ve  inanç terbiyesi gündeme girdi… Buna birde bu topraklarda yaşayan insanların, ortak amaçları, hayalleri olan bir halk olmaması içinde kimlikleri ve iradeleri üzerinde oynamayı siyasi marifet saymakta eklendi. Unutmayın bir farklılıkta ÖSO ya bağlı birlikler, Türk bayrağını yaktı. Ama adadaki bu toplum; Türk Bayrağının, 1960 da kurulan Kıbrıs Cumhuriyetinin Anayasasına üç resmi bayrağından biri olarak yazılmasını sağladı. Bu topraklarda yaşayan ve “ yedi ceddi” Kıbrıslı olanla, adaya 1974’ten sonra gelip yerleşen ve kendileri veya torunları Türkiye’ye gittiğinde onlara Kıbrıslılar diye seslenilen insanlarımız, ayni beklentiyi taşıyor. Biz insanız,  toplumuz. Ortak çıkarımız ve irademiz var. 
 

YORUM EKLE

banner608

banner473