banner564

Kıbrıslı Türkler ve Pirgo Muhtarı

   Kıbrıslı Türkler; uzun yıllar ekmeğe muhtaç bir toplum olarak yaşadı...
   O nedenle mücadele yıllarını daima anımsamak zorundayız...  
   Aradan bunca yıl geçtikten sonra, bir daha o karanlık günlere dönmek istemiyoruz...
   Bunun için de ileriye yönelik hedeflerimizin, plan ve projelerimizin olması gerekiyor...
   Temmuz 1974’ten itibaren büyük bir ganimet dönemi başladı...
   Kontrolsüz bir ülkede insanların ganimetle yaşamaya alıştırılması kadar kötü birşey yoktur...
   Birileri, bu çılgınlığı önlemek zorundaydı...
   Ama olmadı...
   Ganimet olayı, siyasetin bir parçası haline getirildi...
   Oyu verene arsa veya ev dağıtıldı...
   Annan Planı’nın 2004 yılında Rumlar tarafından reddedilmesi sonrasında, ikinci büyük ganimet dönemi başladı...
   Demirci ustası, ya da sıvacı adam birkaç ay içerisinde müteahhit oldu…
   Bir kısmı izinsiz ve kayıtsız iş yaptı…
   Ülkemize turist olarak gelen ve güneşli havamıza bayılan İngilizlere, ekmek su gibi konut satmaya başladık...
Devlet sahip çıkmadı
   Devlet bu olaya sahip çıksa ve emlak sektörünü kontrol altına alsaydı, mülk satışlarındaki patlama sadece ekonomik açıdan değil, KKTC’nin tanıtılması ve dış desteğin artması açısından da büyük bir fırsattı...
   Ama öyle olmadı...
   Masum insanların kazıklanmasına göz yumuldu...
   Parasını ödeyip, konut satın alanların önemli bir kısmı ya tapuyu elde edemedi, ya da inşaat sorunlarından kurtulamadı…
   Belediyeler, İskan ve Çevre bakanlıkları, gelmiş, geçmiş tüm hükümetler döneminde ‘kaçak inşaatları’ denetleyemedi...
   Ya da denetlediği halde caydırıcı önlem alamadı…
   Garry Robb, Kulaksız, Tutuşka gibi çok sayıda büyük vurgun olayı  yaşandığı halde doğru dürüst soruşturma yapılmadı...
   Güçlü olanlar kazanırken, savunmasız durumdaki insanlar açıkta bırakıldı...
   Adaletsiz bir düzen yani...
   Yaşanan bunca skandal karşısında, ihmali görülenler cezalandırılmadı...
   Dolandırıcılar kazandı, dolandırılanlar ortada kaldı...
   Bunlar alışık olmadığımız şeylerdi…
   Suçlunun cezalandırıldığını gören, duyan oldu mu hiç?..
   Olmadı...
   Peki onları kim, ya da kimler cesaretlendiriyor?..
   Elbette siyasiler...
Büyük soygun olayı ve Pirgo muhtarı
   
   Fazla gerilere gitmeye gerek yok...
   Son bir hafta içinde Kıbrıs’ın kuzeyinde ve güneyinde ‘mahkemelik’ iki ilginç olay yaşandı...
   Kuzeyde, Kooperatif Merkez Bankası’na ait 3 milyon TL, yaklaşık bir milyon Euro
çalındı...
   Olay sonrasında, bir polis subayı yurt dışına kaçtı...
   Polis, geceli, gündüzlü çalışarak, büyük soygun olayını aydınlatmaya çalışırken, hükümetten hiç destek görmedi...
   Neden?..
   Genel Müdürlüğe başka birinin getirilmesi isteniyordu da ondan...
   Ama böylesi büyük bir soygun olayı karşısında ‘onu istedim, bunu istemedim’ kaprisi yapılabilir mi?..
   Hükümet, soyguncunun peşine düşen polisinin karşısında yer alabilir mi?..
   Öyle bir ortam yaratılmaya çalışılıyor ki; bu olayın suçlusu 3 milyon TL’yi çalanlar değil, çalanları yakalamaya çalışan polis teşkilatı...
   İnanılır gibi değil...
    İmkan bulsalar bu soruşturmayı anında bertaraf edecekler...
    İşte o nedenle GKK, kendisine bağlı olan polisine sonuna kadar sahip çıkmalıdır...,
    Yargı, daha duruşmaya başlamadan polise saldırma yetkisini kendinde bulmamalıdır...
    Aksi halde bu halk kime güvenecek?..
    Polis yıpratılırsa, yargı kuşkulu hareketlerde bulunursa, bu halk kime güvenecek?..
   
Bir de Rumlara bakalım...
   Aşağı Pirgo Muhtarı Kostas Mihailidis, köy mezarlığının duvarlarını taşlarla kaplatmış...
   Normalde 9 bin Euro ödemesi gerekirken, bir müteahhide 23 bin Euro ödenmesi için ‘İhtiyar heyeti’ üyelerine baskı uygulamış...
   Peki sonunda ne oldu?..
   Konu polise havale edildi...
   Polis araştırmalarını tamamlayarak muhtar Kostas’ı mahkemeye verdi...
   Kostas, şimdi hakkında verilecek kararı bekliyor...
   Bir milyon Euro nerede, 23 bin Euro nerede?..
   KKTC’de bir milyon Euro’luk soygun olayı konusunda yargılama süreci başlamadan, hükümet kendi polisine destek vermiyor...
   Yargıç, daha duruşma başlamadan kendi polisine tokat atmaya çalışıyor...
    Gerçekten inanılır gibi değil...
   İsrail, Gazze’ye füze attıkça, Kuzey Kıbrıs’ın iklimi de insanları da kanunları da değişiyor!..
   Olacak gibi değil...
   Şimdi yanıt arayan can alıcı soruya geçelim:
   Böylesi bir düzenle yolumuza devam edebilir miyiz?..
   Çözümsüzlüğün devamı halinde KKTC’yi ileriye taşıyabilir miyiz?..
   Kendi halkını mutlu edemeyen bir devlet için, dış destek talep edebilir miyiz?..
   Görünen köy kılavuz istemez derler...
   Filmin bittiği noktadayız...
   Ne demişti Dr.Fazıl Küçük:
   Tanrı Kıbrıs Türkünü korusun!!!
YORUM EKLE

banner471

banner473