banner564

Kimseler duymasın

  Rum lideri Anastasiadis siyaseti iyi biliyor...
  Kıbrıslı Türklerle ‘temas kurmada’ ve ‘taktikaları’ uygulamada gerçekten çok başarılıdır...
  Fakat; Rum tarafındaki bazı aşırı fanatikler zaman zaman sinirlerini bozduğu için, istemediği şeyleri de açıklamak zorunda kalıyor!..
  Mesela?..
  Geçtiğimiz günlerde kendisine ısrarla “Kıbrıs Cumhuriyeti’ni dağıtıyor musunuz?” diye soruldu...
  Yanıtı “hayır”oldu...
  Gazeteci devam etti...
  “Ne yani federasyonu görüşüyorsunuz!!! Çözüm olursa yeni bir devlet olmayacak mı?..”
  Anastasiadis yanıt vermek zorunda kalıyor:
  “Anayasamızı iyi oku... Hiçbir şey değişmeyecek... Federasyon ifadesinin yer alması, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmış olmuyor...”
  Devletimiz aynen devam mı edecek?..
  “Evet, öyle olacak...”





Türkleri avutma sözü
  Anastasiadis, müzakerelerden memnun olduğunu ve işlerin yolunda gittiğini belirtirken “Neden detayları açıklamıyorsunuz?” sorusunu yanıtlarken, bizlerden saklanan bir gerçeği daha açıklamak zorunda kaldı:
  “Karşı toplumda tepki yaratacak konuların açıklanmaması konusunda Akıncı ile anlaştık...”
  İşte burada duralım...
  Annan Planı’na “evet” diyen Kıbrıslı Türklerin tepkisini çekebilecek ne olabilir ki?..
  Elbette bir şeyler var...
  En başta ‘garantörlük’ konusu...
  Rumların tümü ‘Bu beladan(!)’ kurtulmak istiyor...
  Ama onların ‘bela’ gördüğü garantörlük konusu bizim can güvenliğimizin yegâne teminatıdır...
  Garantörlük olmazsa, çözümün olamayacağını hala anlamış değiller...
  Bizlere AB ve BM garantisinin yeterli olacağını söylüyorlar...
  Ancak; AB’nin gözleri önünde nelerin olduğunu unutmuş değiliz...
  Bugün Srebrenitsa katliamının 20’nci yıldönümüdür...
  Binlerce insan, Avrupa’nın ortasında katledilirken, Avrupa Birliği neredeydi?..
  Birleşmiş Milletler neredeydi?..
  Bugün oldu hala Güvenlik Konseyi’nde bu vahşetin bir karar ile teyit edilmesini veto edenler vardır...
  Bu nasıl bir insanlık?..
  Bu nasıl bir garanti?..
  Ve AB ile BM’nin ‘güvenlik konusunda’ bu kadar başarısız bir geçmişi var iken; bizleri Türkiye’den ayırmak istiyorlar...
  Olacak şey değildir...
  Kıbrıslı Türklerin, garantörlüğü dışlayacak bir çözüm planına “evet” demeyeceğini hala anlamamış olmaları, çözüm konusundaki ciddiyetsizliğin bir sonucudur...
  Veya hayalperestliğin devamıdır…





Ortaklar şimdiden anlaşmalı
  
  Anastasiadis’in ‘gizlilik’ konusundaki açıklaması ve perde gerisinde olan, bitenler; herkesin uyanık olmasını gerektiriyor...
  Ayrıca, yeni kurulacak hükümete de bazı sorumluluklar yüklüyor...
  CTP-UBP koalisyonunun kurulması halinde, hükümet programında Kıbrıs sorunuyla ilgili düşünceler de açıklıkla yer almalıdır...
  Garantilerden vazgeçilmeyeceği konusunda Meclis’in oybirliği ile almış olduğu bir karar vardır...
  CTP’nin de UBP’nin de onay verdiği bu karara bağlılığın devam ettiği hükümet programında vurgulanmalıdır...
  Zaten Sayın Talat’ın yürüttüğü müzakere sürecinde garantörlüklerin ortadan kaldırılmasını öngören herhangi bir adımın atılmadığını da biliyoruz...
  Bu saatten sonra ne Sayın Talat’ın, ne de Sayın Özgürgün’ün, Türkiye’nin garantörlüğünü ortadan kaldıracak bir çözüm şekline destek vermeyeceğini biliyoruz...
  Yine de bunun, hükümet protokolünde yer almasının halka moral açısından gerekli olduğunu vurgulamak istiyoruz...
  Türkiye, Kıbrıslı Türkleri garantörlükten mahrum bırakamaz...
  Garantörlüğü terk ederek, Doğu Akdeniz’in güvenliğini Yunanistan’a altın tepsi içinde sunamaz...
  Herkesin bu gerçeği bilerek hareket etmesinde fayda vardır...
YORUM EKLE

banner471

banner473